Güncelleme Tarihi:
Yanlış bir başlangıç yaparsanız hayata, dönebilir misiniz yolunuzdan? Yalanlarla kurgulanmış bir yaşamdan doğru çıkar mı? Peki ne uğruna yapılır tüm bunlar? İyilik! Şebnem İşigüzel’in yeni romanı ‘İyilik’... Hikâyesinin sonuna doğru yürürken başa dönüp yaşadıklarıyla yüzleşen bir kadını anlatıyor kitap. Sırlarıyla, yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla, istedikleriyle, elde ettikleriyle, kendini avutmalarıyla yüzleşiyor kadın. Yazarın dediği gibi hayat, ‘sonu ölüm olan dev bir hikâye’. Önemli olan, senin nasıl bir rolü benimsediğin. Sona yaklaşırken sorulması gereken sorular var elbet. Aldığınız cevaplar nasıl hissettirecek size, işte önemli olan o. Yazar bizi dürüstçe, sansürleri kaldırarak hayatını anlatan bu kadının hikâyesine davet ediyor. Gelin hadi!
Kitabınızın kahramanı kendi için ona dayatılanlara göre kendi yarattığı dünyasını sorguluyor kitapta. Pek çoğumuz sorgulamadan kabullendiğimiz, birbirinin aynı hayatları mı seçiyoruz?
Yaşamak zor hikâye. Romanda onun adına karar verildiği bir an var. Challenger uzay mekiği gibi patlayıp dağıldığını söylemesi boşuna değil. O karardan dönemedi ama öyle parlaktı ki eninde sonunda kendi yolunu çizdi. Herkesin böyle bir hikâyesi olabilir. Ama kimse onun kadar dürüst anlatamayabilir.
Kitapta ‘geçmiş’ çok önemli bir rol oynuyor. Kahraman ne kadar kaçarsa kaçsın huzuru yine geçmişinde arıyor. Nedir onu kopmak istediği halde yeniden içine çeken geçmişin sırrı?
Geçmiş, insanın gölgesi. Ben okurumda derin hisler uyandırmasını istedim sadece. Herkesin yaraları var. En derinde, görünmez, dillendirilmez yaralar bunlar. Kahramanım kendisini avutmayı, başka tarafa bakmayı iyi becerdi. Geçmişin sırrı geçip gitmemesi. Kaygı gelecekten, korku geçmişten. Ve benim kahramanım korkuyordu. Geçmiş, üstünü örtmeye çalıştığı bu korkuyu bize hissettirmesine yardım etti.
Günümüz ölçütlerine göre ‘örnek’ bir hayat kuruyor kahraman. Sizce kandırılıyor muyuz bize sunulanlarla mutlu olacağımıza inanarak?
Nina Simone şarkısı gibi: “Ben ev almadım, ayakkabı almadım. Ben özgürlüğü aldım. Ben yaşamı aldım.” Böyle olabilecekken hayatı beter hale getiriyoruz. Görünürde güzel olan her şeyin dev bir yanılsama olduğunu anlamak çok hüzünlü. Tüketmek için yaşıyoruz. Kendimizi tüketerek yaşıyoruz. Parayla satın alınmayan bir şeye, içsel bir hayata sahip olmak gerekiyor. Kahramanım bunu becermeye çalıştı. Parasının ona sağladığı bir konfor var tabii. Bunun için ödediği bir bedel de. Herkesin iyi bildiği sakat hayat dengesi işte.
Kahramanın tüm yaptıkları aslında sevmek ve sevilmek için. Evliliği bunun en büyük parçası. Özellikle engelli bir çocuğu olan eş seçmesi bencilce bir tavır mı ya da başka bir deyişle hesap edilmiş, karşıdakini kendine muhtaç bırakmak için alınmış bir karar mı?
Zekâsına, becerisine rağmen çaresizliğin, acizliğin içine sürüklenmek için elinden geleni yaptı doğrusu. İnsan çaresizliğinin farkına varmaz çoğu zaman. Kaçamaz, kurtulamaz bundan. Aslında o anda ölür ama o yaşadığını sanır. Kahramanımın kendisini sabote etmekte üstüne yok. Çünkü ona ‘Hayatını temize çek’ diyecek, kendine getirecek kimsesi yok, yalnız. Bunu bir başına da yapabilirdi ama öyle yaralı ki telkine ihtiyacı var. Sıcak yuva masalının yine onun tarafından icat edilmiş bir sıkıntısı mutlaka olmalıydı. Onun iç dünyasında, hayat serüveninde sürükleyici bir yolculuk yapmak için bu çok işime yaradı.
Kitabın arkasına “İyilik, şimdiki zaman trajedisi” diye yazılmış. Nedir iyilik sizce? Kahramanınız tüm yanlışlarının altında iyilik için uğraşmıyor mu?
Doğru, bir şimdiki zaman trajedisi yazmak istedim. Bu zamanın insanına dair insanı insan yapan en öz duygularla, sade ama güçlü, kalpten gelen bir şey yazmaktı niyetim. Eninde sonunda bizi birbirimize bağlayan şey iyilik. Hayatta her şey anlaşılmış, konuşulmuş gibi görünse de aslında hiç de öyle değil. İyilik de böyle bir şey. Birileri iyiliğin, kötülükten beter olabileceği tereddüdünü ifade ederken haksız sayılmaz. Ben kitapta en çok kahramanın yaşadığı ruhsal ve fiziksel travmalarını başı dik kabul etmesinden etkilendim. Sona doğru yürürken cesur olmasından etkilendim.
Neydi ona o cesareti veren? Bu kadar cesur olmak mümkün mü sizce bildik bir sona doğru yol alırken?
Kabullendi. Hem kendi sonunu hem olacak olanın kendisi için gerçekten bir iyilik olduğunu kabullendi. Kendini kandırmak en kolayı. O da öyle yaparak yaşadığını sanmıştı. Neye gönül vermişsek ona inanırız. Kahramanım inandığı şeylerin teker teker yıkıldığını görünce cesaret sahibi oldu. Bunu yolun sonuna geldiğinde anlamak fena.
Sona giderken yarım kalanları ve kaçırdıklarını görmek, dahası yapmak isteyip de yapamadıklarını görmek... Neden kurban olmayı seçiyor bazıları ya da bazıları için kader mi kurban olmak?
Yaşamak, sonunda hepimizin öldüğü dev hikâye. Kendinizi tıpkı kahramanım gibi yanlış bir kurgunun içinde bulmak mümkün. Ama hayat bu değil mi? Yanlış ya da doğru, eksik ya da dolu, yaşamak böyle bir şey. Kurban olmayı seçmek onun hikâyesine kattığı bir anlam aslında. Başka türlü nasıl yaşanır bilmiyor, öğrenmek de istemedi. Kaçmak için kim bilir belki her şey zihnimizin bir oyunu, bir yanılsamadır demek isteyebiliriz. Kahramanımın iç dünyasından bütün bu yaşantıyı izlemek etkileyiciydi.
İyilik
Şebnem İşigüzel
İletişim Yayınları, 2019
204 sayfa, 26 TL.