Güncelleme Tarihi:
Çekirdek ailenizle sürüp giden hayatınıza destek kuvvet olmak üzere eklenen bir ‘yabancı’, aile bireyleri olarak birbirinizle ilişkinize, bir adım daha gidersek, hayatınızın bütününe nasıl etki eder? Evinizi çekip çeviren, ailenin en minik ya da en yaşlı bireyinin bakımından sorumlu olan, tabiri caizse ‘arkanızı toplayan’ çoğunlukla kadın olan bu kişi sizin için bir ‘çalışan’dan çok daha ötesi değil midir? İtalya’nın yeni nesil ve ödüllü* yazarı, aynı zamanda parçacık fiziği kuramcısı olan Paolo Giordano’nun son romanı ‘Aileden Biri’ni okurken, hayatınızın herhangi bir döneminde bu tür bir özel insan olduysa, sayfaların arasında bir yerlerde kendinizi bulacağınıza şüphe yok.
Romanın anlatıcısının –30’ların ortasında, küçük bir erkek çocuğu babası, İtalyan bir fizikçi– gözünden, adını bizden son ana kadar gizleyeceği yardımcıları ‘A. Hanım’ı, ya da ailece ona taktıkları isimle ‘Babette’i takip ediyoruz. Anlatıcının eşi Nora’nın zorlu hamilelik sürecinde hayatlarına dahil olan, dul bir kadın A. Hanım. Kusursuzluğa yakın özeni, tuhaf takıntıları, kimi batıl inançlarıyla kısa sürede evin asıl hâkimi olacak... Ama daha mühimi, belli belirsiz müdahaleleri ya da tespitleriyle, anlatıcıyla karısı Nora arasındaki kırılgan ilişkinin ‘onarıcısı/korucuyucu’ haline gelecek. Sekiz sene boyunca. Ta ki evin küçük oğlu Emanuele’in ilkokula başladığı sene, birdenbire işi bırakma kararını bildirene kadar. Tek ve kısa bir açıklama eşliğinde: “Çünkü yorgunum”...
Romanın açılış cümlesinden bildiğimiz üzere, A. Hanım son evresinde fark edilen akciğer kanseriyle mücadelesi neticesinde bu çekirdek aileye ve hayata veda edecektir. Anlatıcı da ölüm haberini aldığı andan başlıyor; ailesini, A. Hanım ile ilişkilerini, karısıyla git-gelli hallerini ve A. Hanım’ın kendisini; anekdotlar ve kendi karmaşık hisleri eşliğinde, sekiz yıllık bir zaman diliminde dolaşarak anlatıyor. Yer yer okuru, o an hangi dönemden bahsedildiğini sezmekte zorlayacak şekilde yapıyor bunu. Öte yandan, okura geçirdiği hüzün ve sevgi yoğunluklu duyguyu da esasen bu kesitlerde yakalıyor Giordano.
Birine tuhaf bir şekilde bağlanmak, birini olduğu gibi sevmek, bir başkasının hayatına dair sorumluluk, üzüntü ya da gurur benzeri duygular beslemek, kanser gibi ölümcül bir hastalıkla ya da kaçınılmaz sonla baş etmek gibi çok anlaşılır durumları, farklı zaman dilimlerine yaydığı bu anlatı kesitlerinde seriyor önümüze.
Yazarın, romanın başına düştüğü nota hacet kalmadan anlayacağımız üzere, kendi hayatından kopup gelen bir hikâye bu. Belli ki Giordano’nun yaşamından da onun kalbine dokunmuş bir ‘A. Hanım’ geçmiş. ‘Aileden Biri’, bu ‘hanım’a bir nevi saygı duruşu...
*Paolo Giordano, Türkiye’de Doğan Kitap tarafından yayımlanan ilk romanı ‘Asal Sayıların Yalnızlığı’ ile 2008’de, ülkesinin saygın edebiyat ödülü Strega’yı almıştı.
KİTAPTAN
“(...) A. Hanım günbegün bütünlediğimiz girişimlerin gerçek tanığıydı, bizi bir araya getiren bağın tek tanığıydı ve Renato’yu anlattığı zaman sanki bize önerilerde bulunmak, maalesef bahtsız ve kısa da olsa mutlak ve bozulmamış bir ilişkinin emanetlerini teslim etmek ister gibiydi. Uzun vadede her aşk onu gören ve kabul eden, değerini bilen birine muhtaçtır, yoksa bir yanlış anlamayla karıştırılabilir. Onun bakısı üzerimizde olmayınca kendimizi tehlikede hissediyorduk.”