Bir varoluş düşüncesi: ‘Ben, Ergin İnan’

Güncelleme Tarihi:

Bir varoluş düşüncesi: ‘Ben, Ergin İnan’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2022 11:42

Son iki üç yıldır tamamen ‘kendine kapanıp’ yoğun bir tempoda 50’ye yakın büyük resim üreten usta sanatçı Ergin İnan, 80’inci yaşını EArt Galeri’deki ‘Ben, Ergin İnan’ başlıklı sergiyle kutluyor. Karakteristiğini yansıtan böcekler, kelebekler ve ‘soyut patlamalar’dan oluşan sergiyi İnan’la konuştuk.

Haberin Devamı

80’inci yaşınızı EArt Galeri’deki ‘Ben, Ergin İnan’ sergisiyle kutluyorsunuz. Bu sergi sizin için ne anlam ifade ediyor? Galeriyle işbirliği nasıl gerçekleşti?
EArt Galeri’nin kurucu ortaklarından Ceyda Arslan ve Ergün Arslan uzun süredir resimlerimle ilgileniyorlardı. Uzun süre görüşmelerimizin, masabaşı çalışmalarımızın sonunda bu sergi ortaya çıktı. Gece gündüz üretmeye çalışan bir insanla; bu işin gösterisini yapan ve etrafa en iyi şekilde yayan bir galerinin işbirliğinin bir ürünü ‘Ben, Ergin İnan’. EArt Galeri de sanatçıyı destekleyen yapısıyla bu sergide hep yanımda yer aldı.

‘Ben, Ergin İnan’ sergisi, Ergin İnan’ı nasıl ele alıyor?
İlk bakışta bu başlık ‘Ben, Ergin İnan’ çarpıcı geliyor. Aslına bakarsanız, hiçbir zaman ben demesini sevmem. Ancak son iki-üç yıl içinde tamamen kendime kapanıp tamamen kendime dönüp tamamen kendi içerisinde, dış dünya ile bütün bağlarımı keserek, yoğun bir çalışma temposuna girdiğim için bu sergiye ‘ben’ diye başladık. 50’ye yakın büyük resim ürettim. Bunlar sabah kalkıp akşam yatarak ürettiğim işler. Bir fikir ile yola çıktım; ışık ve renkti benim için önemli olan. Işık ve rengi nasıl farklı biçimde kullanabileceğimin yollarını aradım. Aslında sanat yaşamımın başından beri arayışım bu yönde oldu; farklı olarak ben ne yapabilirim, neyi getirebilirim düşüncesindeyim. Bu düşüncemi ‘yaradılış’ teması ekseni etrafında ördüm. “Nereden geldik, nereye gidiyoruz?’ sorularının cevaplarını aradım; bu varoluş düşüncesi içinde üretimimi gerçekleştirdim. Ortaya çıkan eserlerde, soyut patlamalar, belki renklerin içerisine kattığım o ışık dediğimiz parıltılar, hepsi var olmaya başladı. Resmettiğim bu patlamalar tamamen soyut çalışmalar olarak nitelendirilebilir. Sergide yer alan çalışmalar hem böcek temamı hem varoluş anlayışımı yansıtıyor. Böceklere yazdığım mektuplar, grotesk kafalar, biçimlemeler, hepsi bu sergide yer almaya başladı.

2019-2022 arasını en üretken yıllarınız olarak tanımlıyorsunuz. Bu dönemi nasıl geçerdiniz?
2019 yılı insanların kapanma dönemiydi. Hastalık, patlak veren savaşlar, insanların birbiriyle çatışması, küreselliğin getirisi olarak iletişim araçlarının fazla kullanılması tüm felaketleri peşi sıra tetikledi. Bütün bu çalkantılı dönem içinde ben kendime kapandım, kendime döndüm, kendimi var etmeye çalıştım. 2022 yılında ürettiğim ‘Büyülü Bahçe’ serisi tam da bu düşünce üstüne kurulu. İlk patlamalar yaradılışla ilgili; patlama ve renklerime yansıması. Bahçeyi ve tabiatı ele aldığım resimlerimde ortaya ışıklı bir yapıt çıktı.

Bir varoluş düşüncesi: ‘Ben, Ergin İnan’


Böcekler ve kelebekler hayatınızın neresinde? Sizi hangi yönleriyle etkiliyor?
Hayatımın birer güzelliği olarak kalıyor. Bakışın ve gözlemlerin içerisinde doğa, insanlar, böcekler bir bütün halinde güzellik oluşturuyorlar. Böceği gördüğüm zaman onun güzelliğini hissetmeye çalışıyorum.

Büyük Patlama’ başlığını taşıyan işiniz çok ilgi çekici. Bu işin üretim sürecini ve hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?
‘Büyük Patlama’ çalışması, ışıkla rengi birleştirip soyut bir hareketle ortaya koyduğum biçimlemelerden oluşuyor. Bu ekspresyonla boyaları karıştırarak var etmeye çalıştığım soyut çizimler, bir patlama duygusu uyandırıyor. Sanatçı olarak bir resme başlar ama çoğu defa ne yapacağınızı bilmezsiniz. Tekniği biliyorsunuzdur, işin eğitimini almışsınızdır, duruma hâkimsinizdir ama nasıl bir anlam ifade edeceğini kestiremezsiniz. Bu noktada, çalışmaların ardından ‘yaradılış’ fikri geldi. İşler tamamlandığında, kendime hep sorduğum bu soruyla karşılaştım: Yaradılış nedir?

Osmanlı kültürü ve zooloji bilginizin kaynağına inelim mi? Bu derin bilgi birikimine nasıl ulaştınız? Bu bağlamda edindiğiniz bilgiler çalışmalarınıza nasıl yansıyor?
Geçmiş benim için önemliydi. Ama başkaca bir şey var ki, ‘eski’ benim için bir güzellikti. Sahafları gezerdim, işime gelen bir parça bulursam alırdım. Günün birinde sahaflar sokağında koca bir kamyon kitap gördüm; sahaflar kitapları seçiyordu, onları izledim. Hatta ben de aldım. Zaman zaman eski Osmanlı yazısı ve biçimleri olan bu kitapları satın alırdım. O dönemlerde, 1980’lerin başlarında, bu kitapların sayfaları üzerine resimler yapmaya başladım. Böylece o eskimişlik üzerine koyduğum lekelerle farklı bir resim anlayışı düşünmeye başladım; yeni bir yöneliş ortaya çıktı. Bir gün öyle güzel bir şapka kalıbıyla karşılaştım ki bir antikacıda; aklımda bir şimşek çaktı. O Mevlana’nın sikke formlarını çağrıştıran formun güzelliği üzerine yeni bir resim anlayışı tasarladım. ‘Kümbet’ çalışmasını hazırladım. Bu sergide, geçmişten bir anı gibi o işi de sergiliyoruz. Bu yeni resimlerle onun arasında bir bağ da kurmak istedim.

Bugünün sanat anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijital, yapay zekâ, teknoloji sanatı etkiliyor. Rasyonalizm, kübizm, Dadaizm tüm bu akımlar gelişimle oluyor. Bugün artık “Yaşasın makine sanatı!” deniyor.

Genç sanatçılara vereceğiniz bir tavsiyeniz olur mu?
Kendine dönerek çalış. Eğitimi al, her şeyi öğren, sonra kendine dön.

Ergin İnan’ın ‘Ben, Ergin İnan’ başlıklı sergisi 25 Aralık’a kadar Kâğıthane’deki EArt Galeri’de.

BAKMADAN GEÇME!