Güncelleme Tarihi:
İkinci Yeni denince aklımıza gelen belki de ilk şairdir Cemal Süreya. Herkesin en azından bir şiirini bildiği ve aşkını anlatmak için başvurduğu bu şairin hayatı hakkında ise çok fazla şey bilmeyiz. Tomris Uyar ile yaşadığı büyük aşkı herkes bilir örneğin ama Tomris’in “şahsiyet rötarı” tabirini neden kullandığını çok az insan bilir. Müfettişlik yaptığı bilinir ama denetlemek için gittiği yerlerde başına neler geldiği yazılmamıştır hiç. Dergicilik yaptığı bilinir ama bu dergilerin kaç kere battığı pek sohbet konusu olmaz. İşte bu az bilinen detaylarla dolu ‘Yalnızlığın Başkenti’, Destek Yayınları’ndan çıktı.
Kitap Cemal Süreya’nın henüz Cemalettin olduğu çocukluk döneminde Dersim’in dağlarında başlıyor. Köylerini boşaltmak zorunda kalan Seber ailesi Dersim’in dağlarına çıkmak zorunda kalıyor ve küçük Cemalettin bu sırada başlayan çatışma yüzünden ailesinden ayrı düşüyor. Dağlarda aç ve susuz geçen günlerden sonra annesi buluyor Cemalettin’i ve hayata döndürüyor, “önce öpüyor, sonra doğuruyor” oğlunu yine.
Kitabın belki de en yakıcı sahnelerinden oluşan bu ilk bölümünde Cemal Süreya’nın “şairliğimin iki ana kırılma noktasından biri” dediği çocukluğuyla ilgili anılarına tanıklık ediyoruz.
Kitapta Cemal Süreya’nın hayatından gerçek kesitler yer almasına rağmen yazarın hayal gücüne dayalı anlatımların da çokça yer aldığını söylemekte yarar var. Cemal Süreya sevenlerin çok iyi bildiği Hatay Meyhanesi’nde bir masada edilen dost sohbetine kulak kabartıp şairin çocukluğuna indiğimiz ilk sayfadan itibaren bambaşka bir âleme doğru yolculuğa çıkıyoruz. Dersim’de başlayan bu yolculuk bizi bazen Ankara’ya, bazen İstanbul’a, bazen Bilecik’e ve bazen de görev için gidilen daha pek çok yere taşıyor. Farklı yerlerde farklı zamanlarda yaşanan olaylar eşliğinde bu önemli şairin şiirinin kaynakları üzerine düşündüğümüz roman boyunca bizim için bambaşka şeyler ifade eden şiirlerin bambaşka anlamlara gelebileceğini de görüyoruz.
Şairin çocukluğunda şiirlerine, hayatına ve kadınlara davranışlarına etki eden çok önemli iki olaya tanık oluyoruz. Birincisi kendisine çatışmaların, bombaların içinde yeniden hayat veren annesini yitirmesi, diğeri ise hem kendisinin hem de kardeşlerinin hayatını cehenneme çeviren bir üvey anneye sahip olması. Annesini Dersim’den Bilecik’e taşınıp oradaki sıcakkanlı insanlarla birlikte yeni bir hayat kurmaya başladıkları dönemde, tam da yeni bir kardeşi olduğu sırada kaybediyor Süreya. Daha acısıyla yaşamayı bile öğrenememişken evlerine gelen üvey annesi Esma ise belki de şairin kadınlarla sorunlu ilişkiler yaşamasının temel sebebi olarak hayatına giriyor.
Kendisine cehennem hayatı yaşatan üvey annesinden ve acılarına dayanamadığı kardeşlerinden uzağa gitme isteğiyle başvurup kazandığı parasız yatılı okullarda geçen gençliği yön veriyor bir anlamda hayatına. Kitapta şairin edebiyat alanındaki çalışmaları yüzeysel bir şekilde anlatılmış olsa da çıkardığı dergilerden, çeviri çalışmalarından övgüyle söz ediliyor.
Aşkla ve sanatla dolu geçen bir ömür Cemal Süreya’nınki. Tam da bu yüzden “üstü kalsın” diyebilmiştir gitmeden daha… Çocukluğunda, gençliğinde ve ilerleyen yaşlarında yaşadıklarına tanık oldukça daha da derin anlamlar arayacaksınız şiirlerinde.
CİHAN ERKEN
YALNIZLIĞIN BAŞKENTİ
Hüseyin Cengiz
Destek Yayınları, 2017
216 sayfa, 17 TL.