Bir şiir bir sergi

Güncelleme Tarihi:

Bir şiir bir sergi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 21, 2017 17:18

Borga Kantürk’ün yeni sergisi ‘Geçip Giderken’ onun yol boyu ardından döktüğü fasulyelerden oluşuyor. Bazısı fotoğraf, bazısı tedavülden kalkmış nesne, bir duvarı kaplayan çizimler saat yönünde hareket eden elin hareketleri...

Haberin Devamı

“Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun./ Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok. Burada dursun.” Birhan Keskin.
Borga Kantürk’ün yerleştirmeleri fotoğraf ve efemera takımadalarından meydana gelir. Bir sergisi İzmir’le denizini, bir başkası çalışma mekânı ve çevresini konu ediniyordu. Son sergisi ‘Geçip Giderken’ de ötekiler gibi onun yol boyu ardından döktüğü fasulyelerden oluşuyor. Bazısı fotoğraf, bazısı tedavülden kalkmış nesne, bir duvarı kaplayan çizimler saat yönünde hareket eden elin hareketleri. Bütün bunlar sakince, art arda birbirlerini izlerken ne diyorlar? Büyük sözler söylemedikleri malum da, pes perdeden konuşmaktan özel bir etki sağlamayı ummadıkları da söylenebilir; ‘sana buraya bazı şeyler koyuyorum.’
Serginin büyük bölümü fotoğraflardan oluşuyor ve Instagram devrinde bu fotoğrafları ‘açıp okumak’, hem imgelere bakarken kapıldığımız hafif uyuşukluk hatta uyurgezerlik halini (heryerdeler!) hem de seyircinin de imgenin de taşıdığı bir anonimliği gereksiniyorlar (heryerdeyiz!). Tek başlarına duran iki makinenin terk edilmişliği günü dolmuş anıtlar kadar dokunaklı, manzara resminin fotografik imgesi belki daha da romantik, poşetler içli, ince uzun polaroid’lerden oluşan örgüler zeki ve becerikli... İmgelerin bütünde izledikleri hat dramatik ve şaşaalı değil. Posterimsiler, ebatlar rasgele, öyle ki onlara yönelen bakış bir şeye odaklandığında bile dalıp gidiyor.

Haberin Devamı

Göz böyle dalıp gittiğinde, ‘misafir gelecek’ denir, malum. Geliyor da...Sergide yol aldıkça, üç boyutlu nesnelerle de karşılaşacak, iki boyutluluğun uyurgezerlik âleminden çıkacağız. Bunlar, çok kurcalamak isterseniz, bazı fotografik imgelerde konu edilenlerin yeniden yorumlanmaları. Ama kendinizi daha çok eşyayla dolaysız temasa bırakacaksanız, daha çok esrarlı birer mevcudiyet. Böyle bakınca göz bu yeni gelenler karşısında hem alesta duruyor hem görüş alanına girenin üç boyutlu oluşunun ne anlama geldiğini düşünme gerekliliğine uyanıyor. Üzerinde koyu renk şeritler olan mavi kanvas ya da ip ve parmaklarla yapılan bir oyunu çağrıştıran üç boyutlu küçük ‘çıkıntı’ ya da beyaz çerçeve içine konmuş beyaz kâğıt karelerden oluşan nesne/resim sanat tarihinin belli anlarını çağrıştırabilir. Ama tüm Borga Kantürk sergilerindeki gibi bu ‘bazı şeyler’in kendi kendilerine taşıdığı anlamlardan çok yan yana duruşları önemli; bırakılmış birer iz olmaları. Derken, köşeyi dönerken eşyanın sahneleştiği, ona dramaturjik anlam atfedilmiş bir şeyle burun buruna geleceksiniz. Eski bir slayt makinesinin borusundan duvara yansıtılmış küçük bir ay. Nesne ve onun terk edilmiş/ atıl doğası canlanacak. Eşyanın içinde saklı anlam dışa vuracak, ondan bir hikâye yayılacak. Birhan Keskin’in ‘şuraya konmuş şeyler’inin kendilerini dayattığı an.
Büyük duvarda, ortadaki küçük siyah dikdörtgen totemi saat yönünde çerçeveleyen el hareketi desenleri ise efemera âlemi ile bir çeşit görsel ifadenin kesiştiği nokta; prospektüslerin, alet kullanma broşürlerinin, işitme-konuşma engelli alfabesinin vb. sessiz dünyası. İmlediği esrarengiz hareket gramerinin esrarını korumasını isteyebilir Borga’nın yola bırakılan şeylerini seven seyirci. Ama, biri size küçük kara totemin bir cep telefonu, el hareketlerinin de bu aleti kullanmak için yaptığımız hareketler olduğunu söylerse büyü tamamen de bozulmayabilir. Bir ayağı dünün tozlu efemera dünyası, öbürü bugünün çabuk fotoğraf dünyasında olan sergi açısından bir aydınlanma yaşayabilirsiniz. ‘Lazım olursa açar okursun’, olmazsa da zararı yok’, böyle dursun.

Haberin Devamı

Geçip Giderken’ 6 Ocak’a kadar Öktem&Aykut Sanat Galerisi’nde görülebilir.

 

BAKMADAN GEÇME!