Güncelleme Tarihi:
İtiraf edeyim, ‘Psikolojik Dayanıklılık’ kitabını ilk gördüğümde “Psikolojik dayanıklılığın kitabını biz yazmamış mıydık” diye düşündüm. Toplumsal olarak travma konusunda uzmanlığımızı verdiğimize dair fikir birliğine varabiliriz kuşkusuz. Direncimiz çelik gibi, erisek de düşsek de bir şekilde kalkıyoruz, hiçbir şey olmazsa birbirimizden güç alıyoruz. Dayanışma bize o kadar içkin ki, çoğu zaman bireysel dertlerimizi unutuyor, yardıma koşuyoruz.
‘Psikolojik Dayanıklılık/Hayattaki Büyük Zorluklarla Başa Çıkma Sanatı’, İletişim Yayınları’ndan Defne Orhun çevirisiyle yayımlandı. Kitabın yazarları Dennis Charney ve Steven Southwick, zor durumlarla başa çıkabilmiş, hayatına yeni bir yön verebilmiş insanların hikâyelerinin, birçok bilimsel araştırmanın ışığında, kendimizi psikolojik olarak dayanıklı kılmanın yollarını anlatıyorlar.
İstatistiklere göre, insanların yüzde 90’ı hayatları boyunca en az bir travmatik olayla karşı karşıya kalıyormuş. Ancak iyimser ya da kötümser ruh halimiz, yakınlarımızla bağımız, inançlı olup olmadığımız, korkuyu nasıl kullandığımız ya da stres karşısında nasıl davrandığımız tüm travmatik olaylardan sonra nasıl bir insana dönüştüğümüzü etkiliyor. Bunların arasında en öne çıkanlar; gerçekçi iyimserlik, diğerkâmlık ve stresle başa çıkabilmek. Gerçekçi iyimserler karamsarlar gibi, karşılaştıkları sorunlarla ilgili olumsuz bilgilere odaklansalar da buna takılıp kalmıyorlar. İyimserliğin meme kanseri, baypas ameliyatı ve parkinson gibi hastalıklarda iyileşme sürecine faydalı olduğu bulunmuş. Bu arada, insanların sahip olduğu her mutlu arkadaş, mutlu olma olasılığını yüzde 9 oranında arttırıyormuş...
Tuhaf olan şu; Dennis Charney, kitabın ilk baskısından sonra babasını kaybediyor, ardından silahla yaralanıyor. 2022’de hayatını kaybeden Steven
Southwick aynı dönemde hem annesini hem babasını kaybediyor, erkek kardeşinin bacağı kesiliyor ve hem kendisi hem kız kardeşi kanser tedavisi görüyor. İkisi de kitapta söz ettikleri yöntemlerden epeyce yararlandıklarını anlatıyorlar.
DNA araştırmaları, genlerimizdeki varyasyonların strese yanıt verme biçimimizi nasıl etkilediğini incelemeye başladığını anlatıyor. İlk bulgulara göre, birtakım genleri psikolojik dayanıklılık ile ilişkilendirmek mümkün görünüyor. Bazı gen varyasyonuna sahip kişilerin stres altında anksiyete seviyeleri daha fazla yükseliyor ve normale daha yavaş dönüyor. Bu genetik varyasyona sahip bireyleri strese daha açık hale getirirken, psikolojik açıdan da daha dayanıksız kılıyor.
Peki ya toplum?
Bildiğiniz bir haber ama yine de söylemeli. Biz kolektif olarak da dayanıklı bir toplumuz. Çünkü yazarlarının dediği gibi, “Toplumsal dayanıklılık aktif sevgiden besleniyor. Kendi menfaatlerini ikinci plana atarak toplumun yararı için çalışan sevecen ve tutkulu bireyler, toplumsal dayanıklılığı arttırıyor. Dayanıklı bir toplumu, birbirini önemseyen ve birlikte çalışmaya istekli, yeterli bilgi ve motivasyona sahip olan güçlü bir insan topluluğu olarak tanımlayabiliriz” diyorlar.
Kendinizi son zamanlarda nasıl hissediyorsunuz bilmiyorum ancak ‘Psikolojik Dayanıklılık’ı okumak, kendinizi daha güçlü hissettirecek, bundan eminim.
İYİMSERLİK İÇİN...
Bilimsel araştırmalara göre iyimserliği yükseltmek için dört yöntem:
- Etrafımızdaki olumlu şeylere odaklanmak.
- Aklımızdan bilinçli bir şekilde olumlu düşünceler geçirmek ve olumsuz düşüncelere saplanıp kalmamak.
- Olumsuza farklı bir açıdan bakmak ve olayları daha olumlu bir perspektifle yorumlamak.
- Olumlu duygular inşa edecek şekilde hareket etmek ve buna yönelik eylemlerde bulunmak.