Güncelleme Tarihi:
Üzerine çok şey yazılıp söylenen ‘Kayıp Zamanın İzinde’, Marcel Proust’u yirminci yüzyılın en çok tartışılan kalemlerinden biri haline getirdi. Bunun başlıca nedeni, metinlerin anlam boyutuydu: Bir roman yazma ve hatırlama çabası olan kitap(lar), tamamlanmamışlık hissi yaratırken Proust, 4 bin sayfa boyunca okura bir alışkanlıklar silsilesi aktarmıştı. Yaşamın karmaşıklığını, belli yapıp etmelerle ve sıradanlıklarla dengeleyen; zihniyle ve duygularıyla ters düşen bedeninin gölgesinde yol alan, dünyayı gözlemlerken kendi içine gömülen bir ‘yazar’la karşılaşan okur, metinlerdeki edebi, felsefi ve sanatsal cümlelerin de ortasına düşmüştü. Öte yandan, ‘yazar’ın bunları özenle dağıtışına maruz kalmıştı.
Olay-zaman-anlatı çalışmalarıyla tanınan; anlatı yöntembilimini dünyaya armağan eden Gérard Genette ise ‘Anlatının Söylemi’nde, ‘Kayıp Zamanın İzinde’yi yapısalcı bir gözle ve teknik olarak inceliyor.
‘Kayıp Zamanın İzinde’nin anlatısına ve neredeyse konusu dışındaki her şeyine yoğunlaşan Genette, diğer Proust metinlerinin ona etkisini de incelemiş. Herhangi bir edebiyat teorisiyle açıklanmasının güçlüğünden dem vurduğu kitap için “Genel bir anlatının ya da roman anlatısının, otobiyografik anlatının ya da başka bir sınıf, tür ve çeşitte anlatının basit bir örneği gibi ele almak, benim açımdan mümkün görünmüyor” diyor.
Zaman, dil, düzen, süre ve tekrarlar babında çözümlediği ‘Kayıp Zamanın İzinde’ Genette’ye göre ‘kendi kendisinin örneği olan’ bir metinler bütünü ve onu incelemek, ‘özelden genele gitmekle’ mümkün. Yazarın yapısalcı çözümlemesi, kendisinin de kabul ettiği üzere ‘teorik bir kuruluk’ ve ‘eleştirel müşkülpesentlik’ içeriyor ama farklı anlamlarıyla devreye soktuğu anlatı, söz konusu problemi aşmada ona yardım ediyor.
Olaylar ile teknik meseleler dışında hiçbir şeyin (örneğin Proust’un biyografisinin) ‘Kayıp Zamanın İzinde’ye dair ipucu vermeyeceğini belirten yazar, anlama ve söyleme odaklanmaktan başka çare kalmadığını vurguluyor. Meselenin söylem tarafına eğilen Genette izleri, işaret ve göstergeleri; anlatı ile hikâye, anlatı ile anlatılama, hikâye ile anlatılama ilişkilerini takip ediyor.
Genette, çoğunlukla anlam kısmına yoğunlaşıldığı için ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin teknik (söylem ve anlatı) tarafına dair incelemelerin sası kaldığını belirtiyor. Dolayısıyla anlatı olanakları hakkıyla çözümlenmeyen metinlerde, bütünlük ya da birlik aramak yerine, okurla ilgili olan ile yazarla ilgili olanı birbirinden ayırmayı yeğliyor yazar.
‘Delidolu’ dediği Proust ve ‘Kayıp Zamanın İzinde’ anlatısı, Genette için gösterilenin baskısından kaçmamayı da içeriyor. Yazar, metinleri hem anlam bağlamında hem de teknik açıdan incelemenin asla bitmeyecek bir süreç olduğunu kabul ederken son düzlükte şöyle diyor: “Kayıp Zamanın İzinde, bir zamanlar tamamlanmışsa da artık öyle değildir ve sonraki olağandışı genişleme tarzı, bu zamansal tamamlamanın, her tamamlama gibi yalnızca geriye dönüşlü bir yanılsama olduğunu kanıtlar. Bu esere tamamlanmamışlık hissini, belirsizliğin o ürpertisini, ‘kusurlu olanın’ soluğunu geri vermeliyiz. ‘Kayıp Zamanın İzinde’, kapalı bir nesne değildir, o bir nesne değildir.”
ANLATININ SÖYLEMİ-
YÖNTEM HAKKINDA BİR DENEME
Gérard Genette
Çeviren: Ferit Burak Aydar
Ayrıntı Yayınları, 2020
288 sayfa, 33 TL.