Güncelleme Tarihi:
Malum, her şey ‘Trenin Gara Girişi’yle başladı... Lumière Kardeşler’in hamlesiyle birlikte hareketli görüntü de insanlığın zihnine girdi ve bundan böyle de hiç çıkmayacağa benziyor. Evet, 1895’teki bu ilk gösterimin üzerinden 120 küsur yıl geçti ve sinema, sanatların en popüleri olarak yoluna doludizgin devam ediyor. Önce sessiz ve siyah-beyaz olan filmler, peşi sıra seslerine ve renklerine kavuştu, sonrasında yıldız sistemi belirdi, akabinde türler, akımlar ortaya çıktı, bu işin ‘yönetmen sanatı’ olduğu kabul edildi, meseleye teknoloji dahil oldu, görüntü kalitesi, efektler gelişti vs... Eh, tabii ki izleme biçimleri ve mekânları da değişti; salonlar, açık hava sinemaları derken evlerin oturma odaları ve bilumum yerleri, çeşit çeşit ekranlar, bilgisayarlar ve nihayetinde cep telefonları bile bu en popüler tutkumuzla buluşma yerleri haline geldi.
BAŞKA DÜNYALARA AÇILAN KAPI
Namı diğer ‘yedinci sanat’, insanlığın serüvenindeki köşe taşlarından biri olarak uygarlık tarihindeki mutena yerini çok önceden aldı ve halihazırda bu özelliğini koruyor. Kitleler için bazen bambaşka hayatlara, trajedilere, dramlara eklenme yeriydi sinema; bazen de başka gezegenlere ve onların sahiplerine ulaşma aracı, vesilesi. Bu sanatın ifade biçimi olan filmler bizleri kimi zaman güldürdü, kimi zaman ağlattı, kimi zaman gerdi, kimi zaman karmaşık duygulara sevk etti... Türleri ne olursa olsun her daim kendine sadık seyircilere sahip oldu perdeye akseden öyküler, görüntüler... Filmler sayesinde başka dünyalar kadar başka zamanlara da uzandık; geçmişin hayatlarında, geleceğin olası düzenlerinde dolaştık durduk. Bazen okların, bazen kurşunların vızıltılarına, bazen atların çıkardığı nal seslerine kulak kabarttık; bilmediğimiz ama yaratıcıların hayallerinden çıkan uzaylıların formlarıyla ya başka gezegenlere yolculuğa çıktık ya da dünyamızın istilasına tanıklık ettik...
GÖNÜL HANEMİZE YERLEŞENLER
Sonuç itibariyle her yaştan, her kuşaktan oluşan seyirci denen asıl muhatap olarak çok sayıda filmi belleğimize, ruhumuza, gönlümüze kaydettik, sevdik, bağrımıza bastık. Tabii aralarında en kıymetlilerini, bizlere özel olarak hitap edenleri, farklı bir yanıyla ele aldıklarımızı belirlerken de birçok filmi izlemiş bulunduk, kötü olanlarına da katlandık. Ama ne olursa olsun sinema vazgeçemediğimiz, her daim sevdiğimiz, benimsediğimiz çok çok özel bir yoldaşımız, yarenimiz oldu hep. Genel toplam içinden çekip çıkardığımız ve gönül hanemizin bir köşesine yerleştirdiğimiz yapımlar, kişiden kişiye değişse de genel bir çizgide mutlaka izlenmesi gereken filmler sıfatına her zaman sahip oldu ve onlardan oluşan listelere hep ilgi gösterildi, kuşaklar değişse de mutlaka izlendi, anıldı, sevildi, hayranlık duyuldu.
‘AY’A SEYAHAT’TEN ‘NOMADLAND’A
Böylesi bir refleksin ifadesi olan ‘Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film’ adlı kitap, kendi kulvarındaki en hacimli çalışmalardan biri. Genel editörlüğünü Steven Jay Schneider’ın yaptığı ve ilki Melies’in ‘Ay’a Seyahat’i olan toplam içinde her bir filmi farklı kalemlerin ele aldığı bu son derece kapsamlı eser, bizde ilk baskısını 2005 yılında yapmıştı. Aradan geçen süre zarfında bu listeye son dönemde çekilen kimi filmler de dahil oldu ve kitap yeni konuklarıyla birlikte bir kez daha huzurumuza geldi. Kapağındaki notta da belirtildiği gibi ‘Güncellenmiş 6. Baskı’ olan bu nadide eser, önceki beş baskıda olduğu gibi Caretta Yayıncılık tarafından okura sunuldu.
2021’ye uzanan bir zaman dilimini kapsayan listeye ‘Muhteşem Güzellik’, ‘Boyhood’, ‘The Grand Budapest Hotel’, ‘Mad Max: Fury Road’, ‘Saul’un Oğlu’, ‘Moonlight’, ‘La La Land’, ‘Toni Erdmann’, ‘Call Me by Your Name’, ‘Phantom Thread’, ‘Roma’, ‘Get Out’, ‘Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’, ‘Parazit’, ‘Joker’, ‘The Lighthouse’, ‘Never Rarely Sometimes Always’, ‘Nomadland’ gibi son dönemde öne çıkan yapıtlar eklenmiş. Örneğin beşinci baskıda yer alan ‘Black Swan’, ‘Drive’, ‘Lincoln’, ‘The Wolf of Wall Street’, ‘The Theory of Everything’ gibi yapımlar da çıkarılmış.
Seçkide yer alan filmlerin ‘Dizin’ bölümünde ‘aile’den ‘romantik’e, ‘animasyon’dan ‘belgesel’e, ‘gerilim’den ‘western’e türlerine göre sıralandığı böylesi bir başvuru kaynağı, elbette her sinemaseverin kütüphanesinde bulunmalı. Öte yandan kitabın çarpıcı görünen başlığına ilişkin şunu söyleyeyim; sinema öyle derin ve muhteşem bir kuyu ki, ona sevdalandığınızda elbette 1001 film yetersiz kalır. Onca filmi izlemeye bir ömür yetmez diye de ekleyelim! İyi seyirler, iyi okumalar...
ÖLMEDEN ÖNCE Â
GÖRMENİZ GEREKEN
1001 FÄ°LM
(GÃœNCELLENMÄ°Åž 6. BASKI)
Genel editör: Steven Jay Schneider
Türkçe editörleri: Belma Baş, Deniz Vural
Caretta Kitap, 2021
960 sayfa, 280 TL.