Güncelleme Tarihi:
BİR NEŞ'E ERDOK PORTRESİ DENEMESİ
1992 yılında Neş’e Erdok, Rimbaud’nun ‘Vadide Uyuyan’ şiirinden hareketle bir resim yapar. Resimde genç erkek çıplak gövdesiyle resmin bize en yakın bölümüne serilir. Bacaklarının arasında kurumuş bir sukulent vardır. Kaktüsgillerden bitkinin taze olanları çevrelemektedir onu... Arkaplan keşfedilecek daha pek çok şey olduğunu hatırlatan primitif boyalı bir ufka sahiptir.
Erdok’un genellikle kadınlar, anneler, çocuk resimleri arasında atipik bulabiliriz bu resmini... Rimbaud’nun ölen askerler için yazdığı şiirden yola çıksa da Erdok, askeri Ofelya’laştırır şairin yazdığı gibi: ”Uzak ormanda yerlilerin gürültüleri./ Mahzun Ofelya, beyaz bir tayf gibi, yıllardır/ Dolaşır bu siyah nehrin suları içinde./ Deliliği içinde bir şarkı mırıldanır,/ Bir çocukluk şarkısı, akşam serinliğinde.”
Karamsar bir kişi olduğunu da belirtir. Merdiven inerken bile ’ya şimdi yuvarlanırsam’ diye düşündüğünü de.
Bu karamsarlığın acı başlığı altında Türkiye sanatı tarihinde 1968 kuşağı diye adlandırılan kuşağın ortak bir eğilimi olduğunu düşünürsek Neş’e Erdok’un figürasyonu, bu acı’lı kuşağın içinde belki insanı en çok anıtsallaştıran, lakin insana duyduğu evrensel inancı taşıdığı kadar onun biricik ölümlülüğüne dikkat çekişiyle ayrışandır.
Onun figürü merkezde, bize bakan ama aynı zamanda ölecek olandır da.
1972 tarihli ‘Kurbanlık’ta kucağında kuzu taşıyan çocuğun grotesk bakışı kadar zamanla kucağın kendisi de sorunsallaşır.
Erdok’un 1970 ve 1980’lerdeki mekânı ele alışı neyin içerisi olduğunu çözme uğraşıdır. Yatağı, koltuğu, el arabasını, sokağı, figürün sığdığı ve uzandığı her mekânı, bu kez tuval denilen mekâna bir kez daha taşır, toplam iki kere mekânsılaştırırken, yatağı hücreleştirir. Hücreyi yataklaştırır. El arabasını hücreleştirir. Hapishaneyi hastaneye, sokağı eve, evi sokağa yakınlaştırır.
‘Saltanat’ resimlerinden ‘Gece Yolculukları’na varır.
1990’larda modern genç kadınların portreleriyle, ojeli, sandaletli, renkli saçlı kızlarla, Nesrin’lerle, Hale’lerle, içindeki karamsarı aralar Neş’e Erdok.
Ve düşünmüştüm, figürlerinin çoğunun kadınlar, anneler, çocuklar ve kediler olmasının, hatta toplam kaç kadın yaptığını rakamla saymanın dahi, önemli olduğunu... Bozlu Art Project Mongeri Binası’ndaki sergisi, Oğuz Erten’in hazırladığı ve henüz 13 yaşındayken yaptığı ‘Erzincan’daki Evimiz’ (1953) tablosundan 2018 tarihli ‘Suriye’ serisine ulaşılabilen bütün Neş’e Erdok tablolarını kayıt altına alan ‘Zaman Kuşu: Neş’e Erdok’un Yaşamı ve Sanatı’ kitabındaki gibi ayrıntılı bir sunumu hak ediyor. Yine de toplu bir şekilde Neş’e Erdok’ları bize göstererek hem kendimizi tanımamızı sağlıyor hem de Neş’e Erdok’u ve resmini de...
Bozlu Art Project Mongeri Binası’ndaki Neş’e Erdok sergisi 12 Haziran’a kadar sürecek.