Güncelleme Tarihi:
İnsanlar eşyalarını değil de eşyalar insanını kaybetse... Bir traktör mesela, ‘sahibini’ kaybettiğinde ne olur? Bir müze, içindekileri kaybetse, ıssızlaşmış olsa... Müzeyle traktörün yolları kesişir mi? Kayıplarının yaslarını birlikte tutup, el ele gezintiye çıkarlar mı?
ba- Disiplinlerarası Sanat Topluluğu, seyircinin karşısına zihinlerini zorlayacak bir işle çıkıyor: Hafızasını Kaybeden Müzeden Bir Traktöre Mektuplar. Alışılagelmiş bir oyun metni değil bu; tek kişilik bir performansı kapalı bir mekânda görsel ve işitsel malzemelerle birleştirip yas, kayıplar, hafıza, aile, geçmiş, aidiyet kavramları üzerinden cesurca kurgulanmış bir tasarım.
Mekânın bir müze olduğunu, sahne alanını kaplayan ve akla hemen Louvre Müzesi’ni getiren cam piramitle açıkça söylüyor oyun. Piramidin içindeki oyuncunun, Nilay Erdönmez’in kim ya da ne olduğunu çözmek ise seyirciye düşüyor. Ses kayıtları, mektuplar, fotoğraflar, birkaç eşya kalıntısı, bir valiz, mekanik hareketlerle kendini ifade eden bir beden ve kopuk cümleler var piramidin içinde. Bir ailenin üç kuşak hikâyesi, eve dönemeyen babalar, yangının silip süpürdüğü bir müze, terk edilmiş bir traktör, yalnız büyüyen çocuklar, gurbet, değişen bir ülke var piramidin içindeki ‘tuhaf’ anlatıda...