Güncelleme Tarihi:
Okuyucunun kötücül aşırılıkları olan bir kahramanla empati kurmasını sağlayarak onu ahlaki ikileme sokmak polisiye edebiyatın iyi yaptığı bir şeydir. Alanı gereği polisiye-suç edebiyatı yazarları küçük çaplı dolandırıcılık yapanından yolsuzluk yapan siyasetçisine, sosyopatlardan seri katillere kadar her türden suçlunun yanında yer almamızı sağlayabilir. Kitabın sayfalarını çevirdikçe empati beslediği suçlunun başarmasını isteyen okuyucu iyi tarafta kalmak kolay yol olsa da adaleti yerine getirecek, elinde bıçakla bekleyen bir katilin yanında bulur kendini.
Avusturyalı yazar Bernhard Aichner, ‘Ölüme Eş’in öldürülmüş polisin karısı, iki çocuk annesi, cenaze işleri şirketi sahibi Blum’dan ‘Dexter’ ve ‘Ejderha Dövmeli Kız’ın baştan çıkaran bir kombinasyonunu yaratıyor. Roman, açık denizdeki bir teknede çırılçıplak güneşlenen bir kadının boğulmak üzere olan üvey anne ve babasının çığlıklarıyla açılıyor. Brünhilde Blum onların boğulmasını bekliyor. Ebeveyninin elinde yıllarca süren psikolojik ve duygusal taciz nedeniyle onlardan kurtulmak isteyen kadın, intikamını, polislere trajik bir deniz kazası olarak göstermeyi başarıyor. Ailesinin verdiği Brünhilde ismini sevmeyen kitabın ana kahramanı artık sadece Blum olarak sekiz yıl sonra iki çocuk annesi, kazanın soruşturmasını yöneten polis Mark’ın eşi ve ailesinden kalan ‘Cenaze İşleri Şirketi’nin başında başarılı ve mutlu bir kadın olarak karşımıza çıkıyor.
Blum’un Innsbruck’un ortasında yarattığı huzurlu vahası bir gün Mark evden çıktığı sırada bir aracın çarpıp kaçması sonucu öldüğünde yıkılıyor. Kocasının eşyalarını karıştıran kadın, Mark’ın telefonuna baktığında Dunya isimli bir kadınla yaptığı konuşmaların kayıtlarını dinliyor. Dunya’nın iki göçmenle birlikte, beş kişilik bir grup tarafından beş yıl boyunca esir tutulduğu bir evde tecavüz ve şiddete maruz kaldığını öğreniyor bu görüşmelerden. Polis teşkilatından kimse kadına inanmazken, Mark’ın Dunya’ya yardım etmek için gizli bir soruşturma yürüttüğünü, fotoğrafçı, rahip, avcı, aşçı ve palyaço takma isimlerini kullanan bu adamlar tarafından öldürüldüğünün farkına varıyor. Blum, hem Mark’ın intikamını almak hem de Mark’ın başlattığı soruşturmayı nihayete erdirmek için karanlık, heyecan verici, kanlı bir intikama girişiyor.
Öncelikle Dunya’yı bulan Blum, bir dedektifin çalışma yöntemleriyle ‘canavarlar’ı tek tek yakalıyor. Yazar, bu intikam hikâyesinde hem kahraman hem de anti-kahraman acımasız bir kadın katil ve Blum’un 5’liyi öldürmesini ve intikamını tamamlamayı başarmasını isteyen bir okuyucu yaratıyor. Blum’un gerçekleştirdiği eylemlerin keşfedilip keşfedilmeyeceği beklentisindeki okur, yazarın duygusal, canlı, gerilim dolu, tüyler ürpertici üslubuyla bir solukta sona ulaşıyor.
Aichner’in yazım stili hikâyedeki gerilimi artırmakla kalmıyor, Blum’un kederini de umutsuzluğunu da güzel bir şekilde aktarabilmesini sağlıyor. Yazar genellikle Amerikan polisiye romanlarında görülen kısa diyalogları da romanının itici gücü olarak kullanmayı başarıyor. Aichner’in ‘Ölüme Eş’i standart bir gerilimdeki olağan şüphelilerden, çetelerden, gazetecilerden, polislerden ve prosedürlerinden çok uzakta kalan orijinal bir suç romanı. ‘İntikam soğuk yenmesi gereken bir yemektir’ sözünü haksız çıkarırcasına kanlı bir adalet için avlarını teker teker bulacak olan katille tanışmaya hazır olun. Son olarak şunu da belirtmek gerekiyor; ‘Ölüme Eş’ bir üçlemenin ilk halkası...