Güncelleme Tarihi:
Bir yazar için kitabının yıllar sonra özel baskıyla yeniden okuyucuyla buluşması çok anlamlı. Can Çocuk, çocuk edebiyatına 30’u aşkın kitabıyla büyük katkı sağlayan ve bu yıl yazın hayatının 40’ıncı yılını kutlayan Süleyman Bulut’un ilk kitabı ‘Kar Tanesi’ne böyle bir vefa örneği gösterdi. Hem bu ‘ilk’ romanı tüm çocuklar okusun hem biricik kahramanı ‘Küçümen Karcık’la sadece küçükler değil, yetişkinler de tanışsın diye...
İstanbul Radyosu’nda ‘Çocuk Bahçesi’ ve ‘Çocuk Saati’ programlarıyla ilk yazılarını yazmaya başlayan, ardından edebiyatın içine iyiden iyiye ‘sızan’ Süleyman Bulut, 40 yıl önce ‘Kar Tanesi’yle yalnızca bir kar tanesinin yolculuğunu değil, kendi yazarlık yolculuğunu da başlatmış oldu. O günden bu yana sayısız çocuğun hayallerine hayaller ekledi, onlara ilham verdi ve bir dolu şeyi öğrenmeleri konusunda yollarına ışık tuttu.
Yeryüzünün ve gökyüzünün arasında bir öykü bu... Hem soğuk hem sıcak! İçinde arkadaşlık da var, sorular, sorunlar ve korkular da... ‘Kar Tanesi’ gözlerini açtığında kim olduğunu, ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini hiç bilmiyordu. Ama merak ediyordu, merak ettiği için de sorular soruyordu. Masmavi gökyüzünde taklalar atıp dönerken dev bir uğultuyla karşılaştığında bu ses canavarının rüzgâr olduğunu da bilmiyordu henüz. Kimi zaman meltem, kimi zaman fırtınaydı rüzgâr ama herkesin söylediği ismiyle aslında ‘VuuV VuuV’un ta kendisiydi o. Hayatı, bir rüzgârla işte böyle değişecekti. Öğrendiği her bilgiye “Kaaa” deyip ünleyerek cevap vermesinin sadece bizim Kar Tanesi’ne özgü olmadığını ise okuyucu, diğer ‘kar’daşlarından da “Kaaa”ları duyunca fark edecekti.
VuuV VuuV, bu küçük Kar Tanesi yalnız kalmasın diye yönünü karlar ülkesi Karyağdı’ya çevirdi. Orada bu küçük kar tanesine arkadaşlık edecek öbek öbek karlar vardı: Yıldızkar, Karpe, Kardo (Bu isme çok güldüğümü söylemeliyim!), Kartipi, Karsun... Karyağdı da adeta bir merasimle yeni ismine kavuştu: Küçümen Karcık. Yıldızkar’ın kendisine eşlik etmesiyle bilinmez dünyanın kapıları aralandı ve asıl macera da böyle başladı.
Karyağdı ülkesinde erimek ya da erimemek, işte bütün mesele bu! Haritada kırmızı çizginin iç kısmı Karyağdı’ydı, peki ya dışarısı? Küçümen Karcık, kurallara uymayanların Karsuyu denilen yere atıldığını, buraya atılanlara Karabasan dendiğini öğrendi. Güneş’in ortaya çıkmasıyla Güneş’in kar taneleri için düşman ilan edildiğini de... Güneş’in kızgın oklarıyla çıkan kaos ülkeyi savaş alanına çevirirken, Yıldızkar’ın ortalıktan yok olmasıyla işler iyice sarpa sardı. Kar taneleri için Güneş’in mi yoksa Buzdevler’in mi düşman olduğunun sorusunun cevabı ise ilerleyen sayfalarda olacaktı. Sonrasını benden dinlemeyin, en iyisi okuyun...
Süleyman Bulut’un yarattığı evren görkemli, soğuk ve merak uyandırıcı. Küçümen Karcık’ın zorluklarla nasıl baş edeceğini, yeni bilgilerle nasıl büyüdüğünü gözlemlemek eğlenceli ama düşündürücü de... Bir diğer yandan suyun döngüsünden yola çıkarak toplumun bilgi, eğitim, iktidar döngülerini tartıştığını, dost-düşman, ast-üst gibi kavramları metaforik anlatımlarla, zengin ve masalsı bir üslupla okuyucuya ulaştırdığını söylemek mümkün.
40 yıllık bir ‘Kar Tanesi’nin hayatı ve kendini öğrenme hikâyesi bu anlatılanlar. Süleyman Bulut, geç keşfedip ilk defa okuyup “Keşke çocukken ‘Kar Tanesi’ni okuyabilseydim” dediğim yeni yazarlarımdan. Ama olsun, bir ‘Kar Tanesi’nin 40 yıl hatırı var. 40 yılın kutlu olsun, usta!