Güncelleme Tarihi:
1963 yılında Fransa’da doğan Xavier Maumejean, felsefe ve din bilimleri okudu. Felsefe öğretmenliği yaparken yazmaya başladı. İlk romanını 2000’de yayımlayan ve bilimkurgu, fantastik, polisiye türlerindeki çalışmalarıyla pek çok ödül kazanan Maumejean; Patafizik Koleji ve Sherlock Holmes tutkunlarını bir araya getiren Mendiants Amateurs de Madrid adlı kulübün üyesi ve aynı zamanda bir lisede felsefe öğretmeni. En önemli eserleri olarak ‘Lilliputia’, ‘American Gothic’, ‘Gotham’, ‘Ganesha’ ve ‘Kafka Paris’te’ romanları öne çıkarılıyor.
KAPALI ODANIN SIRLARI
‘Sahte Yüzler Topluluğu’, 1909 yılı eylül ayında başlıyor. 50’li yaşlardaki Prof. Sigmund Freud, öğrencisi Dr. Carl Gustav Jung’la birlikte bir konferansa katılmak için New York’ta. Psikoloji alanına yaptığı katkılar -başta Amerikan Psikoloji Derneği olmak üzere- tutucu bilim insanları tarafından henüz kabul görmeyen hatta şarlatanlıkla suçlanan Freud, kendisini bu konferansta kanıtlamak istiyor. Ama daha önce yeteneğini bambaşka bir alanda kanıtlaması gerekecektir.
Hikâyenin macera ve heyecan barındıran yanına Freud’un Amerika’nın en zengin adamı Cyrus Vandergraaf tarafından acil bir davet almasıyla adım atıyoruz. Vandergraaf, ansızın ortadan kaybolan oğlunu bulmasını istiyor Freud’dan. Kayboluşun sırrı ise devasa bir yapının ortasındaki metal odada. Kilitli ve patlamaya hazır tuzaklarla dolu odaya girip çıkılması için Freud’un aklına ihtiyaç var ama işin fiziksel yanını halletmek için olaya Houdini’nin de katılması gerekli...
Freud’un kim olduğunu tanıtmaya gerek yok ama günümüzde Harry Houdini ismini -meraklıları dışında- bilen pek yoktur herhalde. Oysa Houdini, bu buluşmanın gerçekleştiği tarihlerde Freud’dan çok daha meşhur biriydi. Sihirbazdı Houdini; en büyük özelliği ise zincir, kelepçe, ip gibi bağlardan ve kilitli sandıklardan kurtulma becerisiydi. Hayatını riske atacak kadar tehlikeli gösterileriyle bütün zamanların en büyük sihirbazıydı. Ve tuzaklarla dolu bu metal odaya girebilecek biri varsa, o da hiç şüphe yok ki Houdini olmalıydı.
Freud, metal odayı gördüğünde şaşkınlığını gizleyemeyecektir, zira odanın mimari yapısı onun teorisinin temsilidir: “Bu metal kutu bana zihnin şemasını -benim gördüğüm haliyle- hatırlattı: Sırasıyla bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışına denk gelen üç oda (...) Dışarıdan gelen bilince girebilir ve içindeki de dışarı çıkabilir; örneğin, kelimeler veya duyguların ifadesiyle...” İlk odaya girmek ve çıkmak zor olmaz. Ne var ki bilinçdışını temsil eden odaya geldiklerinde, odanın yapısı -tıpkı bilinçdışı gibi- tehlikeli bir hal alacak ve iş Houdini’nin yeteneğine kalacaktır...
Odadaki sır çözüldükten sonra sıra kayıp kişiyi bulmaya gelir. Ama olay göründüğünden çok daha karmaşıktır. Her düğüm çözüldüğünde biraz daha içinden çıkılmaz bir hal alan, her kesimden insanın bulaştığı ve hepsinin kötü biçimde etkilendiği kayıp vakası bir kaosa dönüşür. Geçmişten gelip geleceğe uzanan şahsi çıkarlarla, para ve güç ihtirasıyla, yalanlar ve rivayetlerle çalkalanan bir kaos. Ve elbette psikanalizin konusu olan ruh halleriyle... Hiç kimse göründüğü gibi değildir. Öyle ki Harry Houdini’nin aklına ‘Sahte Yüzler Topluluğu’ gelecektir. New York sosyetesinin sahte yüzleri...
‘PATAFİZİK’İN CAZİBESİ
Girişte sürükleyici ve eğlenceli vurgusu yapmıştım. Elbette yazarın hayranları için sürpriz değil. Zira romanlarının yanı sıra fantastik ve bilimkurgu türündeki çizgi romanların senaryosunu yazan Maumejean, ‘şenlikli’ metinler çıkarmayı seviyor. Hayat hikâyesinde ‘patafizik’e ilgisine değinmiştim. Bu tarz yazmasının ardında, hem ‘patafizik’ten hem de ‘steampunk’tan etkilenmişliği olmalı. Patafizik de sık duyduğumuz bir sözcük değil. Alfred Jerry’nin ‘icat ettiği’ patafizik felsefesi, topluma etki yapmış ama birbiriyle ilişkilenmemiş dinamiklerin bir araya getirilmesini amaçlıyor.
Patafizik, yansımasını Alfred Jerry’nin “Çelişkiler, saçmalıklar, komiklikler kadar mantık, düşünce ve ciddiyet de barındıran” metinlerinde bulmuştu. ‘Sahte Yüzler Topluluğu’ işte böyle bir anlayışın ürünü. Maumejean, birbirine değmemiş dinamikler kadar birbiriyle rastlaşmamış insanları da yan yana getirmiş, heyecan ve macerayı mizahla süslemiş ve okuma keyfi veren bir roman kotarmış. Kimlerin ismi yok ki! Korku edebiyatının ünlü ismi H.P. Lovecraft, büyük mucit Tesla, müzik dehası Mahler, mücevherci Tiffany, ünlü gazeteci Joseph Pulitzer, basın imparatoru William Randolph Hearst... Gerçek şahsiyetlerin yer aldığı geçmiş zamana dair bir anlatı ama ne tarihi roman ne de tarihi-polisiye; okuduğumuz nevi şahsına münhasır bir roman.
Eğlencenin yanı sıra psikanalize de yer açmış Maumejean. Olayın esrarının Freud’un kuramına dayalı olması bir yana, suçun faillerinin bulunması ve hatta suça yönelten saikler de Freudyen bir bakış açısıyla açıklanıyor. Freud’un Harry Houduni analizleri de önemli. Zira bu sayede Houduni’nin hayatına, Macaristan’dan çıkıp gelmiş ailesine, Amerikan rüyasının kâbusa dönüşmesine doğru uzanıyoruz. Ve elbette 1900’lerde hüküm süren Yahudi düşmanlığına, ayrımcılığa ve ırkçılığa...
‘Sahte Yüzler Topluluğu’, 20. yüzyıla büyük umutlarla giren ve büyük dönüşümlere gebe olan ABD’nin toplumsal hayatına, ilerleme-sanayileşme çabalarına, para ve siyaset ilişkisine, eğlence sektörüne de dokunuyor ki aslında bütün bu cümbüşün arkasında Amerikan imgelemini yakalama çabası var.
“Evet, Amerikan imgeleminin sahne arkasına geçmeyi gerçekten de sevdim” demiş Sonsöz’de Maumejean; “Benim ilgimi çekense kimsenin bilmek istemediği tarifin bizzat kendisiydi. Ve işte bu gün sırlar bitti, her şey gözler önüne serildi. ABD’de yetişkin nüfusun %35’i, çocukların ise %17’si obez. Big Alice, dünyanın en şişman kadını, işsizlik maaşına başvurmak durumunda kalırdı. Ülke kendine başkan olarak bir çığırtkan seçtiğinde, küçük bir gezici sirkin, Mösyö Loyal’in (sirk müdürü) ne gibi bir ağırlığı kalır ki?..”
SAHTE YÜZLER TOPLULUĞU
Xavier Maumejean
Çeviren: Özlem Altun
Alakarga Yayınları, 2020
264 sayfa, 25 TL.