Güncelleme Tarihi:
Tam adı Márcio Gonçalves Bentes de Souza olan Brezilyalı yazar 1946 yılında Amazonas’da doğdu. İlkgençlik yıllarında Manaus’ta, babasının ortak olduğu O Trabalhista gazetesinde film eleştirmeni olarak çalışmaya başladığı 1965’te, Amazonas hükümetinin yayınlarının koordinasyonunu üstlendi ancak kısa süre sonra São Paulo Üniversitesi’ne geçti ve üniversitenin Sosyal Bilimler Bölümü’ne kaydoldu. Askeri diktatörlüğün takibine uğrayınca öğrenimini yarıda bıraktı ve 1969’dan itibaren sinema sektöründe eleştirmen, senarist ve yönetmen olarak çalışmaya başladı. 1976 yılında ‘Galvez-Imperador do Acre’ (Galvez - Acre İmparatoru - Türkçede ‘Amazon’un Efendisi’) romanıyla edebiyat kariyerine bir Amazon hikâyesiyle adım attı. Roman Brezilya’da en çok satanlar listesinde yer aldı ve büyük bir Paris gazetesinde tefrika edildi. Amazon halkına eleştirel bakış açısı nedeniyle, Kültür Bakanlığı’ndaki işine son verildi. Romancılığının yanı sıra film yapımcılığını ve oyun yazarlığını da sürdüren Souza, Amazon’un korunması için savaşan ‘Teatro Experimental do Sesc Amazonas’un aktivistlerindendir.
Maceranın götürdüğü yere git!
Yıl 1898, Para’nın başkenti Belem’de bir temmuz gecesi. Hayatının hikâyesine 39 yaşında, yolculuğun yarısındayken başlayan roman kahramanı Luis Galvez ile tanışıyoruz. İspanya’nın Cadiz kentinde -soylu bir ailenin çocuğu olarak- dünyaya gelmiş, iyi eğitim almış, çeşitli ülkelerde diplomatik görevlerde çalışmış, ancak kadınlara ve eğlenceye düşkünlüğü nedeniyle işinden kovulmuş ve sonunda kapağı Belem’e atmış. Şimdi muhalif bir gazetede editör olarak çalışıyor. Dünyanın dört bir yanında kaçak hayatı sürmekten yorulan ve 40’ına merdiven dayayan kahramanımız artık zenginleşmek ve herhangi bir yerde huzur içinde yaşamak istiyor. Ne var ki “Can çıkmadan huy çıkmaz” sözünü doğrularcasına -başına türlü dertler açan- çapkınlıktan bir türlü vazgeçmiyor ve hayatını değiştirecek olayları yine kadınlara olan zaafı başlatıyor.
Cira isimli güzel bir kadının aşkıyla Acre Toprakları Savunma Komitesi’ne katılan Luis Galvez, bir dizi olay sonucu Belem’den kaçmak zorunda kalacaktır. Maceralarla dolu gemi yolculuğu sonunda Amazon’un kıyısındaki Manaus’a ayak basar. Maceracı ruhu burada da durulmamıştır. Yine bir kadının manipülasyonuyla bir başka serüvene adım atar. Acre’yi Bolivya egemenliğinden kurtarmak, bölgeyi bağımsız ve özgür kılmak için düzenlenen bir darbenin başına geçmesi önerisini -51 sterlin karşılığında- kabul eder. Diğer uluslar tarafından tanınacak bir hükümet kuracak, tüm bunlar gerçekleştikten sonra hükümeti, Brezilya topraklarına katılmayı
dileyecektir.
Hükümetin yönetim şekli Luiz Galvez dışında kimsenin umurunda olmaz. “Her erkeğin çocukluk hayali olan sınırsız emir verme yetkisine kavuşmak için” Galvez’in gönlünden geçen ise diktatörlüktür. Emrine verilen paralı askerler tarafından ‘Önder ve Feldmareşal’ ilan edilmesini memnuniyetle kabul edecektir. Yıl 1899, aylardan mayıstır. Devrimi organize etmek için bir ay hiç de yeterli bir süre değildir ama devrim için tam olarak ne kadar zaman gerektiğini zaten kim söyleyebilir?
Önder ve Feldmareşal, geleceğin diktatörü Luiz Galvez, devrim hayalleriyle Manaus’tan hareket eden bir gemiye gizlice girer. İstikamet, Acre topraklarının başkenti Puerto Alonso’dur...
Yağmalanan toprakların traji-komiği
Hikâyeyi Luiz Galvez’in ağzından dinliyoruz. Ancak romanın başındaki ‘not’tan öğrendiğimize göre okuduklarımız Lois Galvez’in 1945’te kaleme aldığı elyazmaları. Brezilyalı bir turist (bu romanın yazarı) tarafından bir antikacıda bulunmuş, düzeltilmiş ve masraflarını karşılaması umuduyla kitaplaştırılmış. Gölge yazarın varlığı arada bir söze girip Lois Galvaz’in anlatısındaki mübalağalı yerleri düzeltirken ortaya çıkıyor. Sona da şu notu eklemiş:
“Kahramanımız gerçekten de yaşamış olup, asilzadeliğini Brezilya’nın kuzeyinde sürdürmüştür. Acre devrimlerinin birine komuta etmiştir ve bu bilgiden şüphe edenler pek çok ciddi eserin sayfalarını karıştırarak samimiyetimizi kontrol edebilirler. Luiz Galvez’in hayatındaki pikaresk anlar, kauçuğun ekonomik patlamasına denk gelen zamanlardaki vodvil politikaya tamamıyla uymaktadır... Bu cüretkâr maceracı, bir süre boyunca Sahra İmparatoru Jacques Lebaudy’ye benzer bir tarza sahipti. Bizim 1. Dom Galvez, kaynakları olduğu sürece savaşlara katılmış, orduyu komuta etmiş ve yeni bir milletin bayrağını kaldırmıştır, ancak kaynakları olduğu sürece... Kaynaklar tükendiğinde pek çoğu gibi onun imparatorluğu da kendi anılarını alay edilmeye mahkûm eden, bütün pikaresk şeylerin uçurumunda kaybolmuştur.”
Evet, pikaresk vurgusu romanı tartışmak için iyi bir kerteriz noktası. ‘Amazon’un Efendisi’, bir kahramanın maceralarını anlatan pikaresk romanların modern bir uyarlaması, aslında parodisi. Luiz Galvez’in de Don Kişot kadar hayalperest olduğunu söyleyebilirim. Ancak tek bir kaynağa bağlamak doğru olmaz. Çünkü pikaresk kalıpları içinde pek çok romana göndermeler yapıyor Márcio Souza. Mesela yamyam yerliler sahnesinin Robinson Crusoe’dan esinlendiği çok açık. Joseph Conrad’ın sömürgecilik temalı romanları da akla gelebilir. Ancak üslubu ve anlatı yapısı en çok Brezilyalı mizah ustası J.M. Machado de Assis’in tarzına benziyor. Baştan sona hız kesmeyen ve ironi yoluyla ortaya çıkan mizah öğesini hiç elden bırakmayan ‘Amazon’un Efendisi’ sürprizleri maceraları ve erotizmi ile gerçekten de son yıllarda okuduğum en eğlenceli roman.
Anlatı kurgusu da ilginç. Akıp giden hikâyede pek çok -kısa paragraflardan oluşan- bölüm yer alıyor. Bölüm başlıklarının da ironik olduğunu ve okunacak paragrafı parantez içine aldığını ekleyebilirim. Márcio Souza, ilk bakışta karışıklık yaratacak önyargısı yaratan bu çok sayıda bölümü birbirine ustalıkla bağlamış. Aynı ustalık geçmişle bugün arasındaki bağlantıda da mevcut. Tarihi güncellemeyi bilmiş. Yaşanan olaylar aslında trajik ama söz konusu coğrafyada tekrarlana tekrarlana trajikomiğe dönüşmüş durumda. Márcio Souza bir tiyatro grubunun gösterilerini de hikâyesine katarak hikâyesini Amazon’da sahnelenen komik bir oyuna dönüştürmüş. Kimler çıkmıyor ki sahneye; sarhoşlar, fahişeler, maceracılar, diplomatlar, politikacılar, rahibeler, ucuz vodvil sanatçıları, Amazonlar’da uzaylıların varlığını arayan ‘bilim insanları’, darbeye meraklı albaylar, paralı askerler. Ve hepsinden büyük oynayan bir süper devlet; ABD. Oyuncuları bu sahneye çekense kauçuk üretiminin sağladığı zenginlik...
Márcio Souza, Amazon’un muazzam kaynaklarının yağmalanışını, doğanın ve yoksul halkın acımasızca sömürülmesini eğlenceli bir hikâye içinde sergilerken hiç şüphesiz farkındalık yaratmak istiyor ve başarıyor...