Güncelleme Tarihi:
Babıâli hakkında birçok kimse anılarını yazdı, tanıdıklarının portrelerini çizdi. Kimi yazar, kimi yazıişleri mensubuydu. Peki bir hamalın gözünden Babıâli nasıl bir yerdi? Orada çalışanların; yazarların, matbaacıların, yayınevi sahiplerinin portrelerini okursanız bir örtüyü kaldırmış olacaksınız.
İbrahim Güleç’in yazdığı ‘Bâb-ı Âli’de Gün Batımı/Anılar’, yıllar öncesinin gerçeklerini, ortamını yalnız düzyazıyla değil, şiirlerle de dile getiriyor. Kimdir İbrahim Güleç? 1945’te Niğde merkeze bağlı, eski ismi ‘Veliisa’, yeni ismi ‘Yaylayolu’ olan köyde doğmuştur. 1964’te Babıâli’de hamallık yapan köylülerinin tavassutuyla İstanbul’a gelmiştir. 50 yılı aşkın âşığı olduğu ekmek teknesi Babıâli’nin güzide matbaa ve yayınevlerinin kitaplarını, kâğıtlarını, kurşunlarını, bobinlerini taşımış, değerli yazarlarla tanışmış, onların işlerini görmüş, çarıklı erkân-ıharb diye tanımlanacak dört kitap sahibi, şimdilerde emekli beden işçisi, kültürü sırtında taşımış bir Babıâli hamalıdır.
Sirkeci İskelesi’ndeki kitabevi salonunda yaptığım konuşmanın sonunda biri yanıma geldi, kitabını imzalayıp verdi. Bir çırpıda okudum, yaşadığım günleri anımsadım, o kişileri başka bir gözden tanıdım. Onların çalışanlara yaptığı muameleyi bir başka gözle değerlendirdim.
Bir hamalın heykeli dikilir mi? Evet.Bir hamal heykeli, kaidesindeki yazı şöyle: ‘Hamal (Porter), Fatih Belediyesi, 2012’ Güleç’in heykel altı yazısı: “Hamallık kutsal bir meslektir. Öyle olduğu içindir ki Fatih Belediyesi bu kutsallığa istinaden/ithafen bu heykeli Sultanhamam’da Âşirefendi Caddesi üzerinde Hanımeli Sokağı’nın girişine dikmiştir.”
Yazdıklarında gazetelerin, dergilerin, kitapların o zamandan bu zamana teknoloji tarihinden de satırlar bulacaksınız. Hamalın hakkını verenlerle hakkını yiyenlerin listesi de yerini almış kitapta. Bir söz vardır, “Babıâli’de kazanılan para Babıâli’de kalır” diye. Bazı adları sayarken, “Bize hal hatır sorarlardı” diyor, diğerleri için de “Merhaba deyip geçerlerdi”...
Güleç’i sıradan bir hamal sanmayın. Kâğıtçılar, matbaacılar, mücellitler arasındaki bağlantıyı sağlayan biri. Yayınevlerinin başı sıkıştıkça çözüm üretmekte.
En çok sevdiği Rıfat Ilgaz: “Kibar ve beyefendi bir kişiliği vardı. Beni hiçbir zaman hamal gözüyle görmezdi. Başka kişilere, ‘Benim müdürüm geliyor’ derdi.”
Necip Fazıl Kısakürek hakkında, bir arkadaşının söylediklerini aktarıyor: İşyerine geldiğinde Cağaloğlu’nun en lüks lokantalarından birinden yemek söyler, çalışanlarla yerdi. Kendi telifinin yanı sıra çalışanlara da telif alırdı.
Fethi Naci için bakın ne yazmış: “Bunlardan hakkını yiyemeyeceğim biri daha vardı ki, o da Fethi Naci idi. Gerçek Yayınevi’nin sahibi, eski İşçi Partili, işini daima sistemli ve planlı götüren birisiydi. Onda da hiç emeğimin karşılığı kalmadı. O da dürüst insandı.”
Hem eski Babıâli’yi hem de kişilerden bazılarını tanıdınız. Belki bir başka gün sürdürebiliriz.