Güncelleme Tarihi:
Yaşadığımız dünya artık öyle bir yer hâline geldi ki her anı ayrı bir kaos. Öyle ki iyiden iyiye zorlaşan şartlarda yaşamak, yani yaşamaya çalışmak her geçen gün zorlu bir hâl alıyor. İşte tam böyle bir noktada yazar şu soruyu soruyor: “Peki, böylesi bir dehşet çağında aklı başında kalabilmek de bir çeşit delilik değil midir?” İşte tüm bu sorgulamaların ortasında kahramanımız Meryem’in hikâyesi başlıyor.
Yaşadığı zorluklar nedeniyle insanlarla arasına aşılmaz duvarlar ören Meryem’in, umulmadık bir aşk hikâyesinde yeniden kendini bulma sürecini ve devamında yaşanan hayret verici olayları okuyoruz bu kitapta. Henüz çocukluğunda maruz kaldığı iğrenç istismar nedeniyle hayatını bambaşka bir şekilde inşa eden Meryem, son derece güçlü ve kararlı bir karakteri yansıtıyor aslında. İnsan ilişkilerindeki korkusuzluğu ve cesareti, bir yandan da kendini kapalı bir kutuda saklaması, çocukluğunda yaşadığı acılara dayanıyor. Dünyanın ilk kuralının umursamamak olduğunu çok küçük yaşlarda öğrenen Meryem, acılarıyla kendi başına mücadele etmesi gerektiğini biliyor. Ona göre olup biteni Tanrı bile görüp bir şey yapmıyorsa bir başkasına anlatmanın faydası yoktu. Bu sebeple çocuk bedenine dokunan hoyrat ellerden kimseye söz etmedi.
Rengarenk dünyanın içindeki grinin adı: Meryem
Erdal, Meryem’e başka bir hayatın var olduğunu gösterdi ve tüm gri yanları renklendirdi. O barda tanıştıklarında yıllardır beklediği, özlediği adamın karşısında olduğunu anlamıştı. Birini gerçekten sevmeyi hayal etmiş olsa da bunun başına gelebileceğini hiç düşünmemişti. Bu hayattan gerçek aşkı tatmadan çekip gideceğinden neredeyse emindi. Ama şimdi işler değişmişti. Meryem’in ayakları yerden kesilmiş gibiydi. Kendini bulutların üzerinde ve ilk kez diğer insanlar gibi hissediyordu. Bu aşk, Meryem’i bambaşka birine dönüştürmüştü. İlk kez tüm korkularını, kaygılarını bir yana bırakıp gerçek benliğine kavuşmuştu adeta. Erdal ile ilgili gerçeği öğrenmesi ise uzun sürmeyecekti.
Kurban olmayı reddeden bir kurban
Birbirlerinin kalplerine dokundukları bu deli aşk hikâyesinin sonucunda böyle bir sarsıntı yaşayacağını nereden bilebilirdi ki. Erdal’ın, onu bir anda hayatından çıkarmasıyla tüm gerçeklerle yüzleşecekti. Erdal’ın psikolojik rahatsızlıklarının altında yatan acılı hikâyede kendine bir yer arayan Meryem, onun ve bu aşkın peşini kolay kolay bırakmayacaktı. Birbirlerinin her zaman yanlarında olacaklarına dair sözlerini Erdal unutsa bile Meryem hatırlıyordu ve bunun için mücadele edecekti. Bir gün mutlaka Erdal’a kendini hatırlatacaktı. İşe ilk olarak resimlerinden başladı. Son sergisindeki tabloları, farklı bir gerçekliğe açılan birer kapıydı ve bu kapıdan yalnızca “deliler” girebilirdi. “İnsan delirdiğini anlayabilir miydi acaba? Bir eşik mi vardı iki taraf arasında atlanan? Ya da belki iki yana da arada gidip gelmek mümkündü.” İnsanın önce kendini iyileştirmesi gerektiğini hatırlatan ve bir çırpıda okunabilecek bu deli aşk hikâyesinden öğrenecek ve çok şey var...