Güncelleme Tarihi:
Can Yücel’in “Hayatta ben en çok babamı sevdim” dizelerini armağan ettiği, önsözde “Bir Diyonizak kişiydi” sözleriyle tanımladığı babası Hasan Âli Yücel, meşrebine uygun üslupta kaleme aldığı çocukluk ve gençlik yıllarını anlatmaya “Bir varmış bir yokmuş” sözleriyle başlıyor. Hatırat bu başlangıç cümlesinin hakkını verecek cinsten latif bir havaya sahip. Yücel, gençliğinin iz bırakan hadiselerini hatırında kaldığınca ve işin aslını anlatmak iddiasını yüklenmeden, adeta bilinçakışıyla kaleme almış.
Yücel’in gençlik ve çocukluk hatıraları arasından birbirinden cazip birçok küçük hikâye bulmak mümkün. Dedesi Yarbay Ali Bey’in şehit düştüğü Ertuğrul faciasının perde arkasından başlayarak; son demlerini yaşayan klasik Osmanlı toplumunun iç çatışmalarına, Mekteb-i Osmani’nin açılış günlerine, Fransız İhtilali’nin yarattığı kafa karışıklığına, II. Meşrutiyet’in yol açtığı infiale ve Balkan Harbi ertesi mülteci akınına uğrayan bedbaht İstanbul’un nice köşesine uzanan bir hatıralar silsilesi bu kitabı vücuda getiren. Yücel her ne kadar çocukluk hatıralarını 60’larında kaleme alsa da hadiselerin yaşandığı günlerdeki masumiyetini satırlarında muhafaza edebilmiş.
1897’de İstanbul’da dünyaya gelmiş Hasan Âli Yücel, annesi Neyire Hanım ve babası Ali Rıza Bey’e ilaveten aile büyüklerinin ve özellikle Habeş dadısı Gülşen Bacı’nın üzerindeki etkisine epey yer ayırmış. Yücel’in ailesini anlattığı bölümler klasik Osmanlı ailesinin iç ilişkilerine dair eşsiz bilgiler sunarken dönemin mühim siyasi hadiseleri ise küçük bir çocuğun üzerinde bıraktığı tesir çerçevesinde konu ediliyor. Zaten yazar hatıratına bu naifliği yitirdiği günlerde noktayı koymayı tercih etmiş. ‘Geçtiğim Günlerden’, Yücel’in milli eğitim bakanlığına uzanacak uzun ve verimli devlet hizmetine başlamasından evvel nihayete eriyor.
Her halükârda, önsözde Can Yücel’in de ifade ettiği üzere: “Bu kitabı okuyacak arkadaşlar, hiç kuşkum yok ki, epey şey öğrenecekler, yararlanacaklar.”
‘Geçtiğim Günlerden’i okumak, genç cumhuriyetin en yetkin bürokratlarından birinin yetişme çağlarına şahit olmak ve kişiliğini anlamak açısından önemli. Buna ilaveten, Yücel’in kıvrak kalemi ‘Geçtiğim Günlerden’i otobiyografik eserlerin malum kuruluğundan çıkarmakla kalmıyor, okuma zevkine epey katkıda bulunuyor. Dikkate değer bazı ekler de yaparak Yücel’in kimi tarihi dönemeçlerde kaleme aldığı makaleleri de kitaba dahil etmiş. Buna ilaveten eski Japonya büyükelçisi Hüsrev Gerede’nin Ertuğrul Faciası’na dair bir yazısı da bu baskıda kendine yer bulmuş. Asıl incelik orijinal metindeki bazı nadir kelimelerin muhafaza edilip kitabın sonunda kısa bir sözlük biçiminde okuyucuya sunulması ki, bu uygulama birçok kıymetli sözcüğün yaşamını sürdürebilmesi hususunda yayınevlerinin kritik sorumluluklarını üstlenmeleri için umarız teşvik edici olacaktır.