Güncelleme Tarihi:
Herkes gibi çocuklar da zaman zaman yalan söylerler. En çok da hatalı bir davranıştan sonra cezalandırılma korkusuyla. Bu da aslında çocukların hatalı davranışları karşısındaki ebeveyn tutumunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu nedenle Tim Hopgood’un yazıp David Tazzyman’in resimlediği ‘Ali’ye Göre Gerçek’ çocuklar için olduğu kadar ebeveynler için de bir rehber niteliğinde. Ama kitabın öncelikli derdi elbette çocukların yalan ve gerçek gibi anlaşılması zor iki soyut kavramı anlamalarına yardımcı olmak. Üstelik bunu hiç nasihat vermeden, son derece eğlenceli bir öyküyle çocuğun kendi yolunu bulmasına fırsat tanıyarak yapıyor.
Her şey Ali’nin, annesinin uyarısına rağmen, gizlice ağabeyinin bisikletine binmesiyle başlıyor. Kendince masum bir istekle başlayan bu kaçamak ufak bir kaza sonucu hem bisikletin zarar görmesine hem de annesinin arabasının çizilmesine neden oluyor. Ve Ali’nin yalanla, dolayısıyla da gerçekle imtihanı başlamış oluyor. Tim Hopgood, yalanı alışılmışın aksine gerçek üzerinden ve gerçeği de somut bir karaktere dönüştürerek anlatıyor. Zaten kitabın girişinde Ali’yle Gerçek’i iki küs arkadaş gibi, birbirlerine sırt çevirmiş halde görüyoruz. Gerçek, Ali boylarında, gri bir hamura benziyor. Oyun hamuru gibi şekilden şekle sokulası bir hali var. Ali de böyle düşünmüş olmalı ki Gerçek’le biraz oynamaya karar veriyor. Tabii bu sayede annesinin sorgulamasından, hatasının sonuçlarından kaçabileceğini de umuyor.
Ali, Gerçek’i önce çarpıtıyor. Aklı yatmayınca onu esnetmeyi, sonra saklamayı, o da olmayınca görmezden gelmeyi deniyor. Her bir durum için yalan olduğu çok aşikâr minik hikâyeler uyduruyor. Havalı bir prensesten tutun kayıp bir uzaylıya kadar katıp karıştırmadığı kalmıyor mevzuya. David Tazzyman’in karikatüristik çizimlerinin de etkisiyle birbirinden komik sahneler çıkıyor ortaya.
Tim Hopgood bu sayede çocukların zaten içinde bulundukları gerilime ilaveten bir de söyledikleri yalandan ürküp korkmalarının önünü kapatarak akıl ve sağduyu yoluyla doğruyu bulmalarına kapı aralıyor. Böylece gerçek üzerindeki, ufak tefek de olsa, her türlü tahribatın aslında yalana denk düştüğü, gerçeği eğip bükmenin göründüğü kadar kolay olmadığı hem çok esprili hem de gerilimden uzak, rahatlatıcı bir şekilde kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. Ayrıca yalanımız tutmuş ve paçayı kurtarmış olsak bile, gerçek gözlerini üzerimize diktiği müddetçe derin bir “ohh” çekmenin pek mümkün olmadığı da...
Anlayacağınız Ali çetin bir sınavdan geçiyor. Gerçek’le aralarının bozuk olduğunu da düşünürsek işi biraz zor gibi. Ama belli mi olur, belki de her şeye rağmen barışıp iki iyi arkadaş olmanın bir yolunu bulabilirler. Kim bilir?