Güncelleme Tarihi:
Hani yalnızca rüyalarda yaşanan bir his vardır. Bir merdiveni ağır ağır tırmanırsınız ama yukarıda sizi neyin beklediğine dair hiçbir fikriniz yoktur. Karaköy’deki Galata Rum Okulu’nun yanındaki küçük mekânın içindeki merdiveni bu hisler içinde çıkıyorum. Ve beni üst katta yine rüyalara özgü, altın ışıltılı, belli belirsiz bir su sesinin duyulduğu, nereden geldiği çok da belli olmayan bir ışıkla hafifçe aydınlatılmış bir mekân karşılıyor. Böylece ‘Kaynak’a varmış oluyorum. Yanımda Elif Uras var. ‘Kaynak’, onun farklı coğrafyaların kültürel izlerinden beslenerek tasarladığı mekâna özgü bir yerleştirmesi.
Galerist öncülüğünde ve Kale Grubu desteğiyle hayata geçen bu yerleştirmeye, ayrıca sanatçının son yıllardaki üretimini belgeleyen kapsamlı bir monografik kitap da eşlik ediyor. “Bu proje ilk başta Kale Grubu’nun seramiği destekleme projesinin 2018 yılı için benim işlerimle ilgili bir kitap teklifiyle geldi” diyerek anlatıyor Uras. “Ardından da, daha önce sergi için kullanılmamış bir mekânı bulup, orada hem kitap sunumunu yapmak hem de mekâna özgü bir yerleştirme tasarlamak fikri gelişti.” Zorlu bir arayışın ardından ise Rum Okulu’nun atıl haldeki bu eski dükkânının mekânında karar kılınmış.
‘Kaynak’ın hikâyesini “Açıkçası bir duvar yaratmak istiyordum” diyerek anlatıyor sanatçı. “Mozaik çinilerden oluşan bir duvar; çeşme işlevi gören altın renkli bereket timsali seramik tanrıça heykeli ve yine aynı malzemeden üretilmiş çerçevelere yerleştirdiğim desenlerden meydana gelen ‘Kaynak’ı, seramikle olan mekânsal denemelerin bir uzantısı olarak görüyorum. ‘Kaynak’, hem İstanbul’da olduğumuz için tarihine, değişik kültürlere, çokkültürlü yapısına hem geleneğimize hem de tarihi kaynaklara işaret eden bir isim... Ben de hep değişik kaynaklardan esinleniyorum; İznik seramik geleneğinden, Batı’nın modernizminden, İslam sanatı ve Çin seramiğinden... ‘Kaynak’ ismiyle yakından incelediğim diğer sanatsal üretimlere işaret ederken, yeni işlerimde seramikle ilişkilenen su ve ışık gibi doğal kaynakları da akla getiriyor.”
ESERLERDE DİŞİ RUH
Seramik malzemeyle 10 yılı aşkın bir süredir uğraşan ve bu mecrayı kendine has görsel diliyle resimle ilişkilendiren Elif Uras, ortak miras, kültürel melezlik, gelenek ve çoğulluk gibi kavramları sorguluyor. İster canlı ve çok renkli resimlerinde ister seramik çalışmalarında olsun, kadın formunu yoğun olarak kullanan ve eserlerinde dişi ruha atıfta bulunan Uras’ın feminist dili, aslında ilk baştan bu yana bir anlamda yaşamın ‘kaynak’ına farklı cevaplar getiriyor diyebiliriz.
Çalışmalarını New York ve İstanbul’da sürdüren sanatçının en son kişisel sergisi 2016 yılında Galerist’te gerçekleşen ‘Hayal Meyal’ olmuştu. Bana göre ‘Kaynak’ ilk başta biraz ‘Hayal Meyal’deki işlerini de çağrıştırıyor. “Biraz ama bu sefer altın kullanmak istedim, çünkü Rum Okulu’ndan bir anda İstanbul’da olan Rum kültürüne ve onun en başına, Bizans’a gittim” diyerek anlatıyor Uras. “Ve böylece altın ve mozaik kavramları doğdu. Desenlere gelince... Ayasofya’daki o meşhur mozaik (Sunu) vardır ya, bir tarafta Jüstinyen Ayasofya’yı, öbür tarafta Konstantin İstanbul’u sunar Meryem Ana’ya. Böyle anlamlı ikili bir hediyedir. ‘Hediye’ adlı bu desenin kaynağı o mozaik ama ben daha güncel bir şehirde, kitap sunan bir kadına çevirdim. Karşı duvarındaki diğer desenin adı ise ‘Vaat’. ‘Duvar’ da Çinili Köşk’ten esinlendi. Biraz da Bizans’la, Selçuklu’yla ve ondan süregelen değişik kültürlerle bağdaştırdım. Dijital anlamda piksel görüntüsünü çağrıştıran güncel referansları da var.” İpek Ulusoy Akgül küratörlüğündeki ‘Kaynak’ta Uras, adeta daha önce öne çıkan işlerine birer mektup yazıyor ve onları yeni baştan bugün yazdığı bir hikâyeye dönüştürüyor.
Elif Uras monografisine gelince... Kitabın editörü İpek Ulusoy Akgül, “Monografi, 2000’lerin başından bu yana Uras’ın çalışmalarını inceleyip belgeleyerek pratiğine farklı giriş noktaları sunuyor. Benim dışımda dört kadın yazar var. Ahu Antmen, Uras’ın modernite, muhafazakârlık, tüketim ve gelenek gibi kavramları irdeleyen resim ve seramiklerinin kadın kahramanlarına odaklanırken, sanatçının işlerini modern öncüleriyle ilişkilendiriyor. Amy Smith-Stewart, Uras’ın kullandığı referansların çeşitliliğine ve sanatçının çalışmalarının toplumsal cinsiyet ilişkileri ve eleştirel sanat pratikleri bağlamında nasıl birer direniş biçimi olarak yorumlanabileceğine işaret ediyor. Kathy Battista, Uras’ın ‘kadın biçimleri’ ile ikinci dalga feminizm arasında paraleller kuruyor. Merve Ünsal ise bazı kilit yakın okumalar üzerinden sanatçının malzeme, temsil ve perspektifi nasıl ele aldığını sorguluyor. İlaveten benim yaptığım bir söyleşimiz de var. Kitap ayrıca sanatçının çalışmalarını da görsel olarak belgeliyor” diye anlatıyor.
Bu yerleştirme ve (kapağında Uras’ın artık ikonikleşmiş hamile kadın figürlü seramik vazo işi ‘Hamile Yarıton’un yer aldığı) monografisiyle, Elif Uras’ın beslendiği farklı kültürlere olduğu kadar, kadınlık ruhuna da bir armağan olarak okunabilecek bu ikili çalışma; bir yandan da Kale Grubu’nun hem seramik sanatımıza hem de Elif Uras’ın çalışmalarına dair bir armağanı. Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, “Kale Grubu olarak, geçen yıl ‘Füreya’ sergisiyle başlattığımız kadın sanatçıları ve seramik sanatını destekleme programımız bu yıl Elif Uras’la devam ediyor. ‘Kaynak’ta, özellikle yaşadığımız coğrafyada, binlerce yıllık kültürel mozaiğin izlerinin seramik çalışmalarına yansıdığını görmek bizim için çok değerli... Hem seramik sanatını hem de kadın sanatçıları desteklemeye devam edeceğiz” diyor.
Elif Uras’ın ‘Kaynak’ başlıklı yerleştirmesi, 30 Aralık’a kadar Galata Rum Okulu’nun yanındaki tarihi mekânda görülebilir.