Güncelleme Tarihi:
Yüzlerce yazar kendi çocukluğundan yola çıkarak büyüme temasını işleyen öyküler, romanlar yazmıştır. Ama pek azı çocukluğu şuna benzer bir cümleyle tarif etmiştir herhalde: “Çocukluk tabut gibi uzun ve dar, kendi kendine içinden çıkmak mümkün değil.”
Danimarka edebiyatının saygın yazarlarından Tove Ditlevsen’in otobiyografik ‘Kopenhag Üçlemesi’nin ilk kitabı ‘Çocukluk’ta geçer bu cümle. Bu karamsar bakışa rağmen, yazar fakir bir mahallede ağabeyi Edvin ve anne babasıyla geçirdiği çocukluk yıllarını anlatmaya başlarken daha ilk cümlesi için ‘umut’ kelimesini seçmiştir. Zira hayat hep umutla başlar...
Tove Ditlevsen daha çocukken şiire merak sarmış, yazma tutkusuna çok erken yaşlarda kapılmış bir kadın. Üçlemenin ilk kitabında anlattığı çocukluğunu, derin bir hüzün duygusuyla ele alıyor. Ditlevsen’in ‘Çocukluk’u hayli melankoliktir ve insanoğlunun bu döneminde yaşadığı hayal kırıklıklarının bütün hayatı boyunca yarattığı etkiye dikkat çeker. Tutkusuz bir evliliğin oluşturduğu, sönmüş hayallerin içinde maddi sıkıntılarla da kıvranan işçi sınıfından bir ailenin kızıdır. Ama Ditlevsen’in kalemi sömürüye hiç kaçmadan, oldukça akıcı ve sahici. Kitabı elinize alır almaz bitiveriyor.
Üçlemenin ikinci kitabı ‘Gençlik’te 15-16 yaşlarından itibaren genç bir kızın, içine bir türlü sığamadığı aile evinden çıkıp kendi hayatını kurma çabasına ve şair olarak kendisini ispat etme isteğine şahit oluyorsunuz. ‘Gençlik’ hepimize tanıdık gelen bir kendini arama, hedefini belirleme ve türlü zorluklarla ona yaklaşma çabasını içten bir üslupla anlatıyor. ‘Çocukluk’ daha çok hislere odaklanırken, ‘Gençlik’ harekete geçmek ve arayış üzerine bir metin.
Üçlemenin, ilk iki kitaba göre adeta karanlık bir tünele girdiğimiz son halkasının ismi ‘Bağımlılık’. Kitabın orijinal ismi ‘Gift’, Dancada ‘evli’ anlamına geliyor. Ama kitabın; hem yazarın kendi arayışına hem de fiziksel ‘bağımlılığına’ vurgu yapan İngilizce isminde karar kılınmış belli ki.
İkinci kitabın sonunda ilk kitabını yayımlatmayı başaran Tove’yi bu sefer ilk evliliğini yapmış olarak buluyoruz. Kendisinden yaşça hayli büyük, kültür dünyasından çok etkilendiği bir yayıncı olan Viggo F. ile yaptığı evlilik, içindeki arayışı dindirememiştir. Hayatına yeni romanlar, yeni ilişkiler ve yeni evlilikler de sokan Tove, bir süre sonra derin bir çukura düşer adeta. Uyuşturucu bağımlılığına girdiği anda Tove’nin hayatı gibi metin de biraz ağırlaşıyor. Yazarın zaten akıcı ve samimi olan üslubu, önceki kitaplarından daha derin bir dürüstlükle buluşuyor. Üç kitap boyunca yazarla kurduğumuz başarılı empati sayesinde, düştüğü karanlığı fazlasıyla hissediyoruz.
Kadın kimliğini geçmişine yaptığı cesur yolculuğu sırasında yeniden ve yeniden keşfedilen bir hale dönüştürüyor Ditlevsen. Aynı zamanda bir insanın yaşamında geçirdiği bütün safhaların iç dünyasında yarattığı büyük tahribatlara onun otobiyografisi eşliğinde şahit oluyoruz. Bir süre sonra bu, kendimizle bir yüzleşmeye de dönüşüyor. İnsanın arayışlarına ulaşma çabasının en zor yolculuklardan olduğuna bir kez daha ikna oluyoruz. Ne çocukluğunu ne de gençliğini istediği gibi yaşayan bir kadının sadece yazarak mutlu olması ilk kez karşılaştığımız bir şey değil belki ama bizimle bu kadar sağlam bağ kuran otobiyografilere de çok sık rastlamıyoruz.
Tove Ditlevsen Türkiyeli okurlar tarafından geç de olsa Monokl Edebiyat sayesinde keşfedilmiş oldu. Monokl, üç kitabı da orijinal dili olan Dancadan Leyla Tamer’in çevirisiyle sundu. Yazarın şiirsel üslubunu son derece başarıyla karşılayan, tatminkâr bir çeviri. Bu konuda da hem kendisini hem de yayınevini kutlamak gerek.
BAĞIMLILIK
Tove Ditlevsen
Çeviren: Leyla Tamer
Monokl Edebiyat, 2022
128 sayfa.