Güncelleme Tarihi:
Aykan Safoğlu, 2013 Oberhausen Film Festivali’nde büyük ödülü kazanan ‘Kırık Beyaz Laleler’ adlı video işinde Amerikalı yazar James Baldwin’in İstanbul’da geçirdiği yıllarda fotoğrafçı Sedat Pakay’ın çektiği fotoğrafları sadece elleriyle hareket ettirerek ve dış ses olarak kendi sesini kullanarak hatırlama, başka bir zamanla özdeşleşme, başka bir zaman aracılığıyla kimliğini keşfetme üzerine etkileyici bir iş yapmıştı. Gel zaman git zaman Aykan Safoğlu, geçen hafta İstanbul’da ilk sergisini açtı ve Balat’taki The Pill galerisinde ‘Ziyaret’ adını verdiği işini sergilemeye başladı. ‘Ziyaret’ de fotoğraflardan oluşmuş bir çeşit kurgu öneriyor; bu kez Berlin şehrinin atipik ölülerinin yattığı bir mezarlığında, bu mezarlığı sık sık ziyaret eden bir arkadaşın yaşatmaya çalıştığı anılar, dolayısıyla bu ölülerin oluşturduğu çevrenin ‘hatırası’ kullanım süresi geçmiş fotoğraf malzemesi üzerine yansıyor, ardından bu malzemenin tarandığı teknolojik aygıtın hareketiyle ‘Ziyaret’in imgeleri birbirini izliyor.
“Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner” demiş Tanpınar. Bu söz günümüzde her zamankinden de doğru belki ama eşyanın niteliği ve tüketilme hızı, geçiciliği çok daha artmış durumda. Tanpınar, ünlü şiirinde ‘masa, bardak, sürahi’ ve ‘gıcırdayan bir dolap’dan söz ediyordu. Aykan Safoğlu ise kullanma ömrü çok daha kısa olan görüntü yansıtmaya yarayan bir malzeme ve onu ‘modern bir harabe’ halinde sabitlemeye çalışan bir teknolojik araçla çalışıyor. Bütün bunlara eşlik eden gene o biraz temkinli, hatta yaslı kendi sesi ve film görüntüsünün arka planında belli belirsiz seçilen hayaletimsi kendi imgesi.
Göçlerin, kayıpların, yerinden edilmelerin, toplu kıyımların olduğu kadar toplu kalp kırıklıklarının da günbegün yaşandığı ve artık bunların neredeyse kanıksandığı günümüzde hatıra, Aykan Safoğlu’nun seçtiği malzeme ve araç kadar uçucu, bozulmaya, silikleşmeye yakın. 19. yüzyılın Romantikleri mezarlıkları, onların dingin ve ruhani havasını severlerdi. Onlar için bu bir çeşit maddi dünyadan kaçış ve manevi olana sığınış olmuş olmalı.
Ama Tanpınar’ın şiirindeki gibi zaman ‘yaprakların arasından büyülenmiş bir ceylan gibi’ bakmıyor artık. Hız, kolaylığı olduğu kadar geçiciliği de beraberinde getiriyor. Mezarlıklarla ve ölülerimizle ilgili anma ritüelleri bile bir yolculuğu, bir oradan oraya taşımayı gerektiriyor; İstanbul’da Aşiyan’dan getirilen kuru yapraklar Almanya’da bir mezarın ölüsüne sunulurken bile böyle bu. Ayrıca bir ölüyü anmak kadar şahsi bir törende başımızı kaldırdığımızda tepemizden geçen bir helikopterin maddi varlığı ile karşılaşmak ve ürpermek şimdi çok daha olası. Aykan Safoğlu’nun yirmi küsur dakikalık ziyaret işi de Kırık Beyaz Laleler kadar çağrışım, yas ve şiir ile dolu ve günümüze dikilmiş bir anıt mezar değilse de bir anıt-film.
Aykan Safoğlu’nun ‘Ziyaret’ başlıklı sergisi 16 Şubat’a kadar The Pill’de.