Güncelleme Tarihi:
İlk popüler bilim kitabı ‘50 Soruda Yapay Zekâ’ ile bilim insanlarının ‘düşünen makine’ hedefini ve bilgisayarın icadından bu yana yaşanan gelişmeleri ele alan Cem Say, bu kez ‘Yeni Dünya Yeni Ağ’ ile ‘Bilgi Çağı’nın peşine düşüyor.
“Bir bilgisayar mühendisi olarak mesleğimin temellerini atan iki adamın, Alan Turing ile Claude Shannon’un tanışıp dost olduklarını öğrendiğimde çok mutlu olmuştum. Neden böyle harika detayları hocalarım derste anlatmadılar bilmiyorum. Ben anlatıyorum” diyor Say, ‘Çay ve Kek’ başlığıyla şifreler üstüne çalışan iki bilim insanının (Alan Turing ve Claude Shannon) dostluğunu anlatırken.
‘Yeni Dünya Yeni Ağ’ın da, Cem Say’ın da alametifarikası tam olarak bu satırlarda saklı. Say bilimi, keşifleri ve formülleri hayat hikâyelerinden, günlük hayatta karşılaştığımız durumları örnekleyerek, herkesin anlayabileceği anlatım tarzıyla okurlara aktarmayı başarıyor. Kendi deyişiyle bilim insanlarının hayat hikâyelerini teknikle ‘harmanlıyor’. Böylece bir popüler bilim kitabını elinize aldığınızda aklınıza gelen, “Anlayacak mıyım?” endişeleri daha ilk sayfalarda uçup gidiyor.
Say, ‘Bilgi Çağı’ olarak adlandırılan sürecin bilimsel temellerini, doğayı anlayışımızı ve bu çağın yaşamımızı nasıl değiştirdiğini ele alarak, öngörülerini paylaşıyor. Bunu yaparken de bilgi aktarımının, paylaşımının ve depolanmasının farklı tüm disiplinlerdeki yolculuğunu ve arka plandaki detaylarını öne çıkarıyor. Psikolojiden ekonomiye, biyolojiden tıbba insana dair pek çok süreci ‘bilgi bilimi’ penceresinden ele alıyor ve hatırlatıyor: Bugünümüzü, bilim insanlarının akıl ve merakına borçluyuz.
‘AKLIMIZA DÜŞEN’ SORULAR
‘Yeni Dünya Yeni Ağ’ insanlığın maddenin yapıtaşları hakkındaki bir bilmeceyle başlıyor ve ‘aklımıza düşen’ sorularla devam ediyor: Bilgi kavramı yüzlerce yıllık bir keşifler zincirinin sonunda nasıl bilimin konusu oldu? ‘Alın yazısı’ diye bir şey var mı? Robotlar işlerimizi ele geçirecek mi? Bir şeyi gerçekten unutabilir miyiz? Evrenimiz nasıl ölecek?
Bugünümüzü ve sahip olduğumuz pek çok teknolojiyi bir zamanlar merak eden ve yanıtların peşine düşenlere borçluyuz. Peki, günümüzü anlamlı kılan her ilerleme ve sorunun arkasındaki hikâyeler neler? Cem Say, bu hikâyeleri de aktararak, bilimin ve bilginin ne kadar ‘ulaşılabilir’ ve ‘her yerde’ olduğunu vurguluyor.
‘Yeni Dünya Yeni Ağ’ boyunca tek bir sorunun peşine düşüyor ve bu yolda onlarca yeni ‘soru’ ile karşılaşıyoruz. Esas soru ise “Nedir bu bilgi?”
Kitabın ilk satırları da bu soruya atıfla başlıyor. “Bilim gözlüğüyle bakıldığında, bilgi çok ilginç bir şeydir!” Devamı şöyle geliyor: “Hiçbir bilgi parçası kendi başına var olmaz, madde ve enerjinin aksine bilgi dilediğimiz kadar çoğaltılabilir, farklı fiziksel ortamlara aktarılabilir. Belli bir şekli yoktur ama kimi durumlarda ama sahip olunduğunda pek çok mücadeleyi kazandırabilir. Sahi nedir bu bilgi? Hem hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”
Pandemi süreci her birimizi umutsuzluğa sürüklese de Cem Say gelecekten umutlu. Ancak öylesine bir ‘iyimserlik’ değil bu. Yazar, geleceğe umudunu da Leibniz’in “Daha iyi bir dünya mümkün olsaydı, Tanrı onu yaratırdı, demek ki şu an içinde bulunduğumuz dünya olabileceklerin en iyisi!” iyimserliğiyle aktarıyor, ancak onunla aynı fikirde değil. Say, bu ‘karanlık’ dünyadan daha iyiye gitmek için geleceğin aydınlığına, akla, bilime ve bu doğrultuda çalışarak yoksulluğu, cehaleti, hastalığı ve aptallığı yeneceğimize inanıyor. Cem Hoca’ya kulak vermekte fayda var. Karanlık günlerde yüzümüzü akla ve bilime dönmekten başka çaremiz yok. İşte o zaman “yıldızlara ulaşabiliriz”.