Güncelleme Tarihi:
Yönetmen Stanley Kubrick, okusaydı Homo Deus’u severdi. Çünkü İsrailli yazar Yuval Noah Harari’nin bu yeni eseri, Kubrick’in ‘2001: Bir Uzay Destanı’nda çektiği efsane sahneyi düşündürüyor. Hatırlayın, maymunun havaya fırlattığı kemik, döne dolaşa bir uzay gemisi haline geliyordu. Geçmişle geleceğin birbirine dönüştüğü o an, Homo Deus’ için de bir fragman. ‘Sapiens’te bugüne kadarki ‘bizi’ (Türkçe çeviride isabetli bir tercihle ‘insan evladı’ olarak tanımlanıyoruz) anlatan Harari, ‘Homo Deus’ta geleceğimize bakıyor. Yalnız bir mesele var: O gelecekte ‘biz’ olmayabiliriz. Peki orada kim var?
Harari’nin cevabına geçmeden evvel biz de yakın geçmişe dönelim. Neden bu kadar sevildi, okundu, yayımlandığı hemen her ülkede satış rekorları kırdı Sapiens? Neden mağaralarda yaşadığımız binlerce yıl neler yaptığımızla, tarım devrimiyle neleri kazanıp kaybettiğimizle, ‘Neandertal’ diye bilinen ‘kayıp kardeşlerimizi’ aslında nasıl katlettiğimizle, tam da bu dönemde bu kadar ilgilenir oldu insan evladı? Sonuçta yepyeni şeyler söylemiyordu Harari; peki yıldızı neden parladı?
Kanaatimce basit bir cevabı var bunun: Çünkü kaybolduk. Sosyal medya hesapları, an be an akan durum güncellemeleri, dünyanın her yanından üzerimize yağan ‘son dakika’ haberleri ve internetin bize sunduğu sayısız seçenek arasında kaybolduk. ‘Sapiens’, bize kim olduğumuzu hatırlatmıştı.
Homo Deus’ta ise genetik mühendisliği ve yapay zekâ konularına da girerek, ‘kim olacağımızı’ anlatıyor Harari. İlk kitabından farklı olarak hakkımızda yeni şeyler de söylüyor. En önemlisi de şu: Gelecekte radikal bir değişimizden geçeceğimizden, bedenlerimiz ve zihinlerimizin aynı kalmayacağından bahsediyor.
Dataizm Çağı başlıyor
Bugünümüzü ne kadar ‘kaotik’ bulsak da geçmişten bugüne bizi en çok usandıran, yıpratan üç sorunu büyük ölçüde çözdüğümüzü söylüyor Harari: Kıtlık, salgınlar ve savaşlar... Yeni sınırın ‘ölümsüzlük’ olarak belirlendiğini dile getiriyor. Dünya eşi benzeri görülmemiş bir hızla değişirken, değil tek tek bireyler, devletler dahi bu değişimin hızına ayak uyduramazken bugün kurumsal olarak Silikon Vadisi’nde ama yaygın olarak her birimizin bilgisayarları, cep telefonları ve evimizdeki hemen her elektronik alette gördüğümüz bir yeni dalganın, ‘Dataizmin’ hâkimiyeti altında olduğumuza işaret ediyor.
Evet, insanevladı belki ilahvari bir güce ulaşacak; hastalıkları ortadan kaldıracak, yeni gezegenler keşfedecek, bugün için usa sığmaz yapay zekâya sahip robotlar üretecek ama bunun için de bir bedel ödeyecek. İnsanın bildiğimiz anlamda insan olmaktan çıkacağını, birbirine ve sisteme ağlar üzerinden bağlı birer veri olacağını tahmin ediyor Harari. Şu alıntıya özellikle dikkat: “Yaşama gerçekten geniş bir pencereden bakabilirsek tüm sorunlar ve gelişmeler birbirine bağlı üç sürecin gölgesinde kalacak: 1. Bilim tüm toplumu, organizmaların algoritmalar ve yaşamın veri işleme süreci olduğuna ikna eden bir dogma olma yolunda ilerliyor. 2. Zekâ bilinçle yollarını ayırıyor. 3. Bilinci olmayan ama yüksek zekâlı algoritmalar yakında bizi bizden daha iyi bilecek.”
Kısacası, ‘Sapiens’ bir başlangıç değil, sezon finaliymiş meğer. İnsanevladının ikinci sezonu, yani bugüne dair bulabileceğiniz en akıcı şekilde kaleme alınmış entelektüel tartışmalardan olan ‘Homo Deus’, bildiğimiz dünyanın ve insanın sonunda başlıyor. Gideceğimiz yer neresi? Belki de ‘Bir Uzay Destanı’nı değil, ‘Matrix’i yeniden seyretmeliyiz.
HOMO DEUS
YARININ KISA BİR TARİHİ
Yuval Noah Harari
Çeviren: Poyzan Nur Taneli
Kolektif Kitap, 2016
453 sayfa, 34 TL.