Güncelleme Tarihi:
Nesneler terzi dikişi gibidir, kendi çağrışım alanlarını kişiye özel bir biçimde şekillendirirler. Nesnelerin çağrışım alanları bulundukları döneme, mevsime, kalp atışına, duygu durumuna ve en önemlisi sahiplerine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu noktada sorulması gereken tek soru şu; nesnelere sahip olabilir miyiz? Nesneler de tıpkı anılar gibi zaman içinde kırılır, değişir ve sonunda kaybolur. Artık anıya dönüşmüş anların kırılma noktası hafızanın bir anlık çöküşüyle başlar. Anılar güneşli bir günde yeniden bizi ziyaret edecek kadar cömert midir? Vera Lynn’in ‘We’ll Meet Again’ şarkısındaki gibi “Yeniden görüşeceğiz/ Nerede bilmiyorum/ Ne zaman bilmiyorum/ Ama güneşli bir günde yeniden görüşeceğiz”. Bir sabah uyandığınızda hiç hesapta yokken uzun süre önce kaybettiğiniz -kaybettiğinizi sandığınız- içi eski konser biletleriyle dolu paslanmaya yüz tutmuş o teneke kutuya kavuştuğunuz o sihirli anı düşünün.
Sanatçı, çalışmalarında farklı teknikleri bir arada kullanıyor. Belirgin figürler, tanıdık yüzler veya gündelik nesneler dışında- bir leke dengesi gibi gözükürken detaylara inildiğinde formu oluşturan katmanlar tek tek anlaşılmaya başlıyor. Baykam’ın çalışmaları sanatçının kişisel hafızası ekseninde belli bir bütünlük oluşturur; kayıplar ve yeniden buluşmalarla birlikte harmanlanan sergide izleyici kendi yaşamına dair izler bulurken; sanatçıya da kendisiyle yüzleşebileceği bir alan yaratıyor. Sergi mekânı adeta Bedri Baykam’ın hayatının belli bir dönemine dokunmuş, o ana tanıklık etmiş ama zaman içinde kaybolmuş eşyaların toplandığı bir kayıp eşya bürosuna dönüşüyor. Baykam bu durumu şöyle tanımlıyor: “Kaybolan hiçbir şey yoktur aslında; değişen sadece olaylara, insanlara ve fikirlere olan mesafemizdir.”
‘Kayıp Eşyalar Atölyesi’nde yer alan tüm çalışmalar, zamanın akışının tersine giden ve sanatçının geçmişin farklı anlarındaki kendine yazdığı bir dizi görsel mektuba dönüşüyor. Sanatçı geçmiş yaşamına bir övgü ya da saygı duruşu niteliği taşıyan çalışmaları bir noktada genç Bedri Baykam’a ithaf ediyor. Aslında hiç yitirmediği, dolayısıyla yeniden bulması gerekmeyen o genç adamın bunları okuduğunun, izlediğinin ve yorumladığının farkındadır.
“Ben hiçbir şeyim ama ben her şeyim” diyen Bedri Baykam’ın 2017-2020 arasında ürettiği ‘Apollinaire’in İlham Verici Tanrıçaları’, ‘Yağmurlu Aşk’, ‘Benim Zaman Ötesi Avangardlarım, Helena ve Arthur’ gibi çalışmalarının da yer aldığı sergi, 30 Eylül’e kadar Piramid Sanat’ta.