Güncelleme Tarihi:
Dünya üzerinde bir şeyin yalnızca bize ait olması, başka kimsede olmaması çok değerlidir değil mi? Düşünün, yalnızca sizde olan bir kitabın ilk basımı, bir ressamın eskiz defteri, size özel tasarlanmış bir elbise, yalnızca size ait bir kolye, bir sanat eseri... Her biri bizim için çok değerlidir, kendimizi ayrıcalıklı ve özel hissettirir. Bence kendimize dahi dürüst olmamız gerekirse, her birimiz isteriz yalnızca bize ait olan bir şey. Peki, durum ve dürtülerimiz bu yöndeyse neden yalnızca ve sadece bize ait olan bedenlerimize bu kadar yükleniyoruz? Onları değiştirmeye, dönüştürmeye, diğerlerine, ‘standart’ olana yani olması gerektiğine inandırıldığımıza benzetmeye çalışıyoruz?
Hepimiz, tekiz ve biriciğiz. Her birimizin kendine özgü bir beden şekli, saçı, kaşı, gözü, burnu var. Hiçbirimiz, kendimize yalnızca benzer olanın ötesinde biri ile karşılaşamayız çünkü aynıyı bulmak imkânsızdır. Fakat tek olmanın, eşsiz olmanın bu kadar özel olduğunu bir türlü kabul edemiyoruz. Etsek bile, içimizin derinlerinde bazı sesler yankılanıyor. Çünkü Seda Yılmaz’ın da ‘İşte Bu Benim Bedenim’ adlı kitabında sıkça dediği gibi, ergenliğe girdiğimiz andan itibaren gerek sosyal çevremizden gerekse de sosyal mecralardan bize dayatılan ‘kalıplar’ ve ‘kurallar’ ile geliyoruz bugünümüze. Farkına varmasak da maruz kalıyoruz bize alttan alta diretilen ‘güzellik algılarına, olmamız gerekene’.
Seda Yılmaz, ‘İşte Bu Benim Bedenim’de geçmişten günümüze uzanan fakat özellikle günümüzün en büyük sorunlarından biri olan beden algısını akıcı, merak uyandıran ve yapılan iç hesaplaşmalar sonucu bolca sallanan kafalar eşliğinde çevrilen sayfaların içinde sunmuş okurlarına. Bize dayatılan kuralları “Çarpım tablosunu ezberler gibi ezberliyorsun bunları” diye anlatıyor. Diğeri ile aynı olmayan noktalarımızın kusur olmadığını fakat özellikle de genç kızlara bu kalıpların nasıl işlendiğini kendi üzerinden yaptığı itiraflarla ortaya koyuyor.
Kitap ‘İmdat Bedenim Değişiyor’ bölümüyle başlıyor, yani her şeyin başladığı o yer; ergenlik ile. ‘Güzel Olmak Zorunda mıyız?’ diye devam ediyor, ‘normal’ ne demek, bize iyice anlatıyor. Farklarımızın bizi özel kıldığından söz ediyor ilerleyen bölümlerde ideal ve şekilcilik kavramlarına da yer vererek. Sosyal medyada ortaya çıkan filtrelerin -amacı güzelleştirmek gibi gözükmese dahi- satır aralarını okuyor, okutuyor. Güzellik sektörünün, diyete zorlayan gıda markalarının aslında tamamen bir pazarlama kampanyasından oluştuğunu görmemizi sağlıyor. Kitapta fiziksel özelliklerden dolayı ötekileştirilen olmak sadece kilo, boy, yüz ve göz özellikleri ile sınırlı kalmıyor, doğuştan ya da sonradan oluşan bazı engeller nedeniyle insanların neler yaşadığından, sporcu kadınlarımızın ‘erkek’ gibi oluşundan da bahsediyor. Hepimiz biliyoruz cevabı aslında ama bizden farklı olanı ötekileştirmek de bize öğretilmiyor mu zaten?
Kitabın son bölümlerinde, bizimle hikâyelerini paylaşan 12 kadına yer vermiş Yılmaz. Her birinin farkındalığına şahit olmak, başka pencereler açıyor zihnin derinliklerinde. Çünkü Yılmaz’ın da dediği gibi: “Birlikten kuvvet doğar.”
Tüm bu farkındalığı sağlarken, kitabın sayfalarında bizim doldurmamızı istediği boşluklara da yer vermiş Yılmaz. Kendi not defterimizi oluşturmamızı, kendimiz ile yüzleşmemizi sağlamış. Biraz cesaret istese de buna değer.
Unutmayalım, her beden özeldir, ait olduğuna hastır. Hayatımızı, bakışımızı ve bedenimizi filtrelerden filtrelediğimiz bir biz yaratmak için gereken o farkındalığı akıcı bir dil ile kavramamızı sağlayan bu güzel kitabı okumalı ve başucumuza koymalıyız. Eminim ki sayfalar ilerledikçe, bu kitabı hediye etmek isteyeceğimiz pek çok insan bulacağız çevremizde. Son günümüze kadar aklımızda kalsın: ‘İşte Bu Benim Bedenim’.
İŞTE BU BENİM BEDENİM
Seda Yılmaz
Çizer: Rüya İğit
DEX, 2023
136 sayfa.