DÄ°LARA AKSOY
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 19, 2018 13:40
Bir evcil hayvanı hayatını kaybettiğinde ne yapması gerektiğini bilmeyen çocukların kalbine dokunuyor Ulf Nilsson ve usulca kulağına fısıldıyor: Yalnız değilsin. Biz de Bay Muffin’i kaybettik. O bizimle çok mutluydu, eminim siz de öyleydiniz...
Yazının bulunduğu, seslerin manaya dönüştüğü o efsunlu zamanlardan beri süregelen bir tartışmadır: Edebiyatın sınırları nereye kadar?
İnsanın var olma kaygısı, dünyayı anlamlandırma telaşı kuşkusuz edebiyat sanatının doğmasının en önemli nedenidir. Hititlerden bu yana yazının olduğu her yerde, insanoğlu içinde bulunduğu durumu sonsuzlaştırmanın uğraşındadır. Buna hasat zamanı da dahildir, güneşin doğuşu da ölüm de... İnsan gördüğünü, hissettiğini, başlayan ve biten anları ölümsüzleştirmeyi yazıyla keşfetmiştir. Bunun içindir krallar için dikilen anıtlar, bunun içindir halk destanları...
Yaşamı diyalektik unsurlarla ele alacak olursak, bunu edebiyata uyarlamak gerçekliğin devamı ve dramatik unsurların nedenselliği açısından sağlıklı bir bakış açısı olacaktır. Peki diyalektik unsurlar ve edebiyatın sınırsızlığı kendini çocuk edebiyatında nasıl görünür kılacaktır?
Ulf Nilsson’un yazdığı, Anna-Clara Tidholm’un resimlediği, Ali Arda’nın Türkçeleştirdiği ‘Elveda Bay Muffin’ bu noktadan edebiyatı selamlıyor. Bir farenin son günlerini hüzünlü bir şekilde kaleme alıyor.
Hikâye, fare Bay Muffin’in yedinci yaşını doldurmasına sayılı günler kala başlıyor ve tüm canlıların yaşayacak olduğu mutlak son olan ölümüne kadar geçen süreyi anlatıyor.
Nilsson, işlenmesi cesaret isteyen bir konu olan ölümü ele alırken takdire şayan bir tutum sergiliyor. Yaşanacak olan durumu lirizmin karanlık kuyusuna kapılmadan okuyucuya veriyor. Ölümün, saygıyı gerektiren ‘ağırbaşlı’ bir acı olduğu duygusunun güçlü bir şekilde işlendiği metin, geçmişe dönen sahnelerle okuyucunun hafızasında bir
film şeridi etkisi yaratıyor. Bay Muffin karısını, altı küçük tüylü yavrusunu ve çıktıkları uzun yolculuğu anlatıyor. Duygusal çatışma anlarının doruk noktada işlendiği sahnelerde, Bay Muffin hayatındaki iyi ve güzel anıları hatırlıyor. İçedönük bir hesaplaşmayla koca bir ömrü sorguluyor. Bay Muffin uyanıyor, zor da olsa bir şeyler yiyor, mektup kutusunu kontrol ediyor. Dünya dönüyor, uzak ülkelerde yağmurlar yağıyor, bir yerlerde insanlar birbirlerine sarılıyor ve Bay Muffin yaşıyor. Ta ki o gün gelene kadar...
Gelişen teknoloji, hayat kaygıları ve değişen toplum yapısı yas tutmanın, acıyı paylaşmanın önüne geçti. Zaman kavramının çok daha hızlı aktığı bu günlerde en çok çocuk okurların yalnızlığı dikkat çekiyor. Nilsson, Bay Muffin’in hikâyesinde tam olarak bu eksikliğe odaklanıyor: Hikâyesiz, anısız, hatırasız kalan çocuklara... Bir evcil hayvanı hayatını kaybettiğinde ne yapması gerektiğini bilmeyen çocukların kalbine dokunuyor Nilsson ve usulca kulağına fısıldıyor: Yalnız değilsin. Biz de Bay Muffin’i kaybettik. O bizimle çok mutluydu, eminim siz de öyleydiniz... Metinde kendi hikâyesini bulan okur, yalnızlık duygusundan kurtulup, hayatın gerçeklerini daha güçlü göğüsleyebiliyor.
İsveç’in önemli ödüllerinden August Ödülü’ne layık görülen Nilsson’ın okur ile kurduğu duygudaşlığa çizer Anna-Clara Tidholm da büyük katkı sağlıyor. Anlatılan hikâyenin personasını muazzam bir bütünlükle karşılayan renk seçimleri ve çizgideki sade anlayışla okura sunulan atmosferi tamamlıyor. Pastel renklerin uyumu, bir sonbahar sabahını anımsatıyor: Sararan yaprak dökülüyor ama güneş doğmaktan vazgeçmiyor.
Nilsson, Bay Muffin’in son günleriyle birlikte ölüm karşısında duygulu bir saygı duruşu sergiliyor. Bay Muffin en sevdiği eşyalarıyla, şefkatle yatırıldığı bir karton kutunun içinde en uzun yolculuğuna çıkıyor.
ELVEDAÂ Â ÂBAY MUFFINUlf Nilsson, Anna-Clara Tidholm
Çeviren: Ali Arda
Can Yayınları, 2017
48 sayfa, 12 TL.