Güncelleme Tarihi:
Doğu ve Batı’nın çatışmasının kökenini hangi tarihe ve hadiseye dayandırmalı? Perslerin Boğaz’ı aşıp Helenlerin ülkesine girmesine mi, yoksa Büyük İskender’in tahtları devirerek Hindistan’a kadar uzanmasını mı? Doğu Roma topraklarının Müslümanların eline geçmesine mi, Avrupa’nın dört yanından Hristiyanların kutsal toprak addettikleri araziyi geri almak için çıktığı Haçlı seferlerine mi? Doğu ve Batı’nın ebedi ve ezeli çatışmasının kaynağını tespite kalkışmak, meselenin künhüne dahi inilse zor iş. Lakin şunu pekala biliyoruz: Kadim Doğu-Batı mücadelesinin son bölümünde Doğu takımının kaptanlığını Türkler üstleniyor...
19’uncu yüzyılın sonunda ‘dünyanın en güzel şehri’ addettiği İstanbul’da elçilik vazifesinde de bulunmuş Rumen diplomat ve yazar Trandafir G. Djuvara’nın meşhur ‘Türk İmparatorluğunun Paylaşılması Hakkında Yüz Proje’ adlı eseri, 1281-1913 çerçevesinde Batı’nın Doğu’yla ilgili tasarruflarının tafsilatlı bir silsilesini ortaya koyuyor. Yazarın başlıkta kullandığı ‘Türk İmparatorluğu’ ifadesi, büyük ölçüde Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarının yönettiği topraklara karşılık geliyor.
Tarihe tutku derecesinde düşkün Djuvara’nın Fransızca kaleme aldığı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmasıyla ilgili projelerin fiilen hayata geçişinin hemen ardından 1914’te Paris’te yayımladığı eseri, tozlu arşivlerden el emeği-göz nuruyla bulup çıkarılmış çılgınca planlardan tutun da imparatorluğun taksimine dair uzun teatinin ardından hayata geçirilmiş senaryolara kadar mebzul miktarda tasavvuru ihtiva ediyor. Kariyerini Avrupa kralları arasındaki savaşı bitirip onları Türklere karşı birleştirmeye adamış Papa X. Leo, Türkleri imha fikrine yıllarını harcamış büyük filozof Erasmus, sıcak ülkelere inmeyi saplantı haline getirmiş Büyük Petro ve Çariçe Katerina, Fransa’nın ‘Güneş Kral’ı 14’üncü Louis ve daha niceleri... Yüzyıllar boyunca Türklerin ülkesini ele geçirmek için harcanan mesaiyi titizlikle inceleyen Djuvara, 500 sayfayı aşan cüsseli eserini yazarken arşiv ve belgelere sıkça başvurmanın yanı sıra, Osmanlı ve Avrupa külliyatının önemli eserlerinden de yardım almış.
Batı’nın 13’üncü yüzyılda kutsal toprakların geri alınmasıyla ilgili projelerinde hedef bellediği Emeviler’in -ve hatta Bizans’ın- yerini kısa sürede Türklerin alması, Türk fütûhât ve göçünün Asya ve Anadolu’da yarattığı hızlı demografik dönüşümün bir tezahürü niteliğinde. Türk toplulukların Bizans arazisini kısa sürede kontrolü altına alıp Avrupa’ya geçmesinin yarattığı etki ise Avrupalıların nihai amacını Türkleri kıtadan defetmek olarak güncellemesine sebebiyet veriyor. Djuvara’nın eseri, Batı’daki Türk imajının yüzyıllar içinde nasıl değiştirdiğini açıkça ortaya koyması açısından fevkalade önemli. Yazarın kitaba aldığı din adamları, düşünürler, maceraperestler, politikacılar, soylular, krallar ve imparatorlar tarafından kurgulanmış tüm planlar, Doğu uygarlığının baş temsilcisi Türk İmparatorluğu’nun Batı’yla olan muttasıl mücadeledeki konumunu tespit ediyor. Bu açıdan, kariyeri boyunca bağımsız Romanya’nın destekçisi olmuş Djuvara’nın Türklere karşı hayli objektif tavır takınabildiğini söylemek gerek.
Pulat Tacar’ın okuyucu dostu çevirisi belli ölçüde özetleme ve kısaltma ihtiva etse de yeterince detaycı ve titiz. Çevirmen sıkça başvurduğu notları vasıtasıyla kitabın yazıldığı tarihten bugüne güncellenmiş bilgileri düzeltiyor ve yanlış anlaşılmaları gideriyor. Dipnotlar hususunda hayli yoğun eserin parçalı ve kronolojik yapısı, okumayı ve takibi kolaylaştırıcı hüviyette. Daha evvel Gündoğan Yayınları tarafından yayınlanmış kitabın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından çıkarılan bu baskısı, yazar Djuvara’nın İstanbul anılarını ve Türkiye’ye dair görüşlerini ihtiva eden bir ek bölüm de içeriyor. Eserin kıymetini artıran bir başka faktör de arka kapak içine mükemmelen yerleştirilmiş, 18 farklı çalışmayı resmeden haritalar bölümü.
TÃœRK Ä°MPARATORLUÄžUNUNÂ Â
PAYLAÅžILMASI HAKKINDA
YÃœZ PROJE
Trandafir G. Djuvara
Pulat Tacar
İş Kültür Yayınları, 2017
584 sayfa, 37 TL.