Güncelleme Tarihi:
“Hayvanlar sınırlar arasında özgürce gezerler. Kimse onlara pasaport sormaz, sınır ihlali yaptığı için onları cezalandırmaz, onları sınır dışı etmez...” Yazar Ömür Kurt, çıkış noktasını yukarıdaki cümlelerle özetlediği kitabı ‘Yaban Ördeği Ailesinin Göç Yolculuğu’yla bize kendimizin dışına çıkma, dünyaya başka canlıların gözünden bakma şansı veriyor; bir yaban ördeği ailesinin kanatlarında gökyüzünden izlediğimiz bu dünyanın biz insanların eseri olduğunu vurgulayarak.
Ama önce bu yaban ördeği ailesi neden sürüden ayrı bir başına göç ediyor, ona bakmak lazım. Başlangıçta her şey çok normaldir ve Bay Cesur ile Bayan Pembeburun kabileleriyle birlikte göç zamanını beklemektedirler. Ancak normallik o kadar kaygan bir zemindir ki bir anda öte tarafa kayar, öteki oluverirsiniz. Pembeburun ile Cesur’un yavrularının geç doğması da bu çeşit bir sebep oluyor ve yavrucak ‘uğursuz’ diye yaftalanıyor. Söylentinin başını Kahinördek’in çektiğini ama ‘bencilliğin örgütlenme hızıyla’ paralel olarak bütün kabileye yayıldığını da ekleyelim. Uzun sözün kısası, kabile üyeleri yavrunun göç yoluna dayanacak kadar serpilmesini beklemek bir yana, ondan bir an önce kurtulmak gerektiğine inanarak yola koyuluyorlar.
“Güneş ve ışık peşinde gurbetten gurbete, ülkeden ülkeye uçup giden, uçup gelen kanatlı türküler…”
Halikarnas Balıkçısı’nın ‘mavi özgürlüklerde uçan birer türküye’ benzettiği kuşlardan bambaşka ezgiler yayılıyor şimdilerde; artık ne mavilikler özgür ne gökyüzü sınırsız. Yaban ördeği ailesi bir başına çıktığı göç yolunda, göğü delercesine yükselen binalardan kaçarken fabrikaların zehirli gazlarına, savaşlardan kaçarken orman yangınlarına, uçaklardan kaçarken kimyasal atıklara yakalanıyor. Paytak, hayatı, dünyayı ve insanları bu yollarda tanıyor. Güzelliklerle dolu kuzey ormanlarındaki yaşamlarından sonra içine düştükleri renksiz, hayvansız, oyunsuz ve ağaçsız kentlere Paytak’ın gözlerinden bakarken yarattığımız dünyanın ne kadar anlamsızlaştığını görüyoruz. Yazarın zıtlıkları ustaca kullanarak yarattığı bu atmosfer uçurumu derinden hissetmemizi sağlıyor.
Ancak yaşamın çelişkileri bu kadarla sınırlı değil; savaş ve barış, iyi ve kötü, vatandaşlık ve mültecilik gibi zor konuları da edebi tattan ödün vermeden, didaktikliğe kaymadan anlatan Ömür Kurt, okuru fark ettirmeden metnin içine çekiyor, bu uzun, meşakkatli ve maceralı yolun yolcusu kılıyor.
Buraya kadar yaşadıklarımızsa yolun sadece başlangıcı. Binbir güçlükle mola yerine varan yaban ördeği ailesinin, eski kabile üyeleriyle karşılaşmaları sürprizin en büyüğü. Tam dargınlıklar unutuluyor, küskünler barışıyor derken avcıların saldırısı her şeyi yeniden alt üst ediyor. Yolculuğu boyunca insanları sorgulamış olan Paytak kararını vermiştir artık, ‘insanlar kötü!’
Ama Paytak’ın insanlarla son yakın teması olmayacak bu. Çok geçmeden yaşayacağı başka maceralar onu ailesinden ayırırken insanların tam ortasına atacak. Ve sorgulaması devam edecek; insanlar gerçekten kötü mü, yoksa bir umut var mı hâlâ?
Ömür Kurt, Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı tarafından 2017 yılının çocuk romanı seçilen kitabıyla bir tarafta iyinin, bir tarafta kötünün olduğu çatallı bir yol ağzına koyuyor insanlığı; hangi yoldan gideceğiniz size kalmış.
Yaban Ördeği Ailesinin Göç Yolculuğu
Ömür Kurt
Resimleyen: Hande Ünver
Altın Kitaplar, 2018
95 sayfa, 12 TL.