KUMRU EREN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2018 14:28
‘Başka Ayın Yaratılışı’ Türk modern sanatına, farklı bir uydudan, ‘yeni bir ayın’ ışığında bakmış usta bir ismin, Âbidin Elderoğlu’nun yağlıboya, karakalem ve eskiz çalışmalarını bir araya getiriyor.
Kaligrafi geleneği kübist formla nasıl birleşir? Soyutlama, bir resim-yazıya vararak kaligrafiyle buluşabilir mi? Önemli bir sanatsal pratiğin, 1950’li yılların sentez ve soyutlama tartışmalarının izini sürmek için Dirimart Nişantaşı’nın Âbidin Elderoğlu’na ayırdığı beyaz duvarlarının sonsuz fonunda, Elderoğlu’nun yarattığı ‘başka ay’ın gezindiği ufkun atmosferini solumak gerekli.
Elderoğlu, cumhuriyet döneminin pek çok sanatçısı gibi, sanat pratiğinin kuramla olan ilişkisi üzerine kafa yormuş; ölümünden bir yıl önce çağdaşlarını ve aralarında Sadi Çalık, Şerif Bigalı gibi isimler olan öğrencilerini etkileyecek olan ‘Benim Sanatım’ başlıklı manifestosunu yayınlamıştı. Manifestosunda resimleri ‘neden’ veya ‘konu’ aramaksızın gözle dinlemek üzerine yenilikçi bir yaklaşımdan söz ediyor, arayışının plastik bir müzikalite olduğunu söylüyor, sanatın kendine özgü duygusallığına ket vuran sınırları reddediyordu. Bunların yerine insanın varoluşuna dokunacak ‘müziği’ yaratacak kaosu örgütlemeyi, kısaca ‘gövdenin ağırlığı’nda kurtulmayı öneriyordu.
İsmini Elderoğlu’nun 1968 tarihli ‘Başka Ayın Yaratılışı’ adlı
tuval işinden alan
sergi; sanatçının Paris deneyimi ve Lhote ekolünden taşıyarak, 1940’lardan itibaren sanat pratiğinin soyutlama ve soyut resim üzerine yoğunlaştırdığı yağlıboya, karakalem ve eskizlerinden oluşan seçkiyle, bir yandan da 1950’lerin Türk resim sanatındaki soyutlama ve özgünlük tartışmasına da göz kırpıyor. Sanatçının aile koleksiyonundan oluşturulan seçki, 12 Şubat’ta Ahmet Kamil Gören’in, sanatçıyı Türk soyut resmi içerisindeki yerini haritalandıran metniyle, Elderoğlu’nun 400 parça işinin yer aldığı bir sanatçı kitabını da raflara kazandırmış olacak.
“Biz sanat yönünden en ters düşen gelenekler içindeyiz” diyordu Âbidin Elderoğlu bir yazısında. Sanat tarihimizin batılı anlamda henüz 150 yıllık bir geçmişi olduğu; batı sanatındaki modernleşme sürecinde Rönesans’tan bu yana sıkı sıkıya sarılınan perspektif terk edilirken, Osmanlı modernizmi ile perspektifin keşfedilmesinin söz konusu olduğunu düşünmekteydi şüphesiz. İki coğrafyadaki sanatsal süreç ters işlemişti. Bugün ise Deleuze ve Guattari gibi kuramcıların yazdıkları üzere “Doğu ve batı gibi kavramların değil, kat edilen mesafede doğuya gide gide batıyı bulmanın” söz konusu olduğunu anımsatıyor Elderoğlu gibi ustalar. Modern sanatın yalnızca bir batı alanı olmadığı, tersine batının modern sanatı kurarken kökenlerini batı dışı coğrafyalardan nasıl taşıdığını; kendi deyimiyle ‘Asya sanatının teknik becerisinin temeline oturan, Avrupa sanatının duygu, kıvraklık ve zenginliğini’ buluşturan Elderoğlu’nun, Dirimart’ın şeffaf ışığında kendini izleyiciye açan zarif işlerinde yakalayabiliyoruz.
‘Başka Ayın Yaratılışı’ Türk modern sanatına, farklı bir uydudan, ‘yeni bir ayın’ ışığında bakmış ustayı kişisel sergisiyle merceğe koymakla birlikte; çok da uzak olmayan geçmişteki sanatsal yaklaşım tartışmalarını düşündürmesi ve sanatçının dökümantasyonun ele alınması adına, son günlerdeki başarılı ‘portre’ sergilerine ekleniyor. Ancak Elderoğlu’nun meselesini kâğıttan tuvale farklı tekniklerle aynı tutarlılıkla taşıma öyküsü, serginin kurgu ve kürasyonunda daha güçlü hissettirilebilir miydi, sorusu da akla geliyor. Galerinin ana mekânındaki tuvallerden uzağa düşmüş olan eskiz ve karışık teknik kağıt işleri, o tuvallerle daha yüksek sesle konuşabilseymiş, kim bilir daha neler anlatabilirlermiş; Âbidin Elderoğlu’nun ‘müziği’ daha yüksek bir perdeden duyulabilirmiş...
‘Başka Ayın Yaratılışı’ başlıklı sergi 18 Mart’a dek, Dirimart Nişantaşı’nda görülebilir.