Güncelleme Tarihi:
Eğitimli, orta sınıf, hayata ve insana karşı duyarlı ve karşılaştıkları her tür zorluğu aşmak için mücadele ederken boğulmamak için ‘başını suyun üstünde tutmaya’ çalışanların öyküsünü yazıyor Ayşegül Devecioğlu. ‘Anatomi Dersi’ bir yanıyla günceli kucaklarken asıl yanıyla da insan olmanın ‘ilişki hallerini’ sırtlıyor. Kadın karakterler bir söz alıcı ve hayat yoğurucu olarak önde dursalar da erkekler de gerektiği kadar ete kemiğe bürünüyorlar. Bir meyhane masasında toplandıklarında alışılmış nizamcılıklarından vazgeçmiyorlar. Yazar kitabın son öyküsünde (Yakın Gelecekte Edebiyat) bir zihin ve anlatım çalımıyla çaktırmadan geriye, diğer metinlere göz kırpıyor. Böylece kendi yazdıklarını da dolaylı bir elekten geçiriyor görünse de ana yapı itibariyle birbirinden farklı öyküler bunlar. Tematik bir toplam değil ‘Anatomi Dersi’, fakat hayat ve insan ilişkilerinin ‘anatomisi’ni çıkarmaya çalışması yönünden birleşikler.
Baskın bir şekilde hayatın basıncından çıkma, her tür yenilgiye uğrama bir örücü korku gibi belirginleşiyor. Çözülmüş sosyal denge, ekonomik ve siyasal çalkantılar bütün benlikleri derece derece yaralıyor. İsimlendirmeden çekinse de Ayşegül Devecioğlu, kahramanlarının bir ad etrafında öbeklenmesini bilinçli şekilde engelliyor. Hayatın ‘uğratma şiddetini’ adeta böyle vereceğini düşünmesinden olmalı bu tercihi. İnsanın ‘en güçlü şekilde duyumsadığı’ korku, sevgi ilişkilerinde açığa çıkarılıyor. Bir bedende beliren sevilme ve güven iştiyakı yine ‘mevsimin hep kış’ olduğu evlere sokuluyor. ‘Hiçbir güvencesi olmayan, gelip geçici ilişkilerin’ soldurucu havası böylece yuvalandırılıyor. Ev öyküleri de diyebiliriz dolaylı yoldan ‘Anatomi Dersi’ne.
Bir öykü kitabı hayatın ve insanın bütün hallerini içine toplayamaz. Ayşegül Devecioğlu, yaşantıları atomize ederek okuru aslında daha büyük alana çağırıyor gibi. ‘...birbirlerine gerçekten söylemek istedikleri cümleleri asla kuramayan, bir cümle kurulsa bile asla yolunu bulamayan’ insanlar, ‘dünyada ne varsa onlardan söz ederken, onlar birbirleri hakkında tek söz etmeme’ ikilemine kapılıyorlar. Özellikle ilk öykü, ‘Anatomi Dersi’nde baskın olan taraf bu. Dikkat çeken bir yönü daha var öykülerin; kadınların kadınlara, erkeklerin de erkeklere yol gösterişi. Cinsiyet dayanışmasını aşan bir görüntü halinde karşımıza çıkıyor bu dolaylı hedef.
Orta uzunlukta, akıcı bir dille ve alışıldık hikâye kurgusunu zorlamayan altı öykü boyunca, edebiyatın yaşar tarafını da elinde tutuyor Ayşegül Devecioğlu. Her biri kendine özgü insani dertleri ve özleri olan öyküler, fazlalıklardan arınmış, oyun hevesinden beri ve okura iyi edebiyat zevki vermesiyle de göz dolduruyor. İyi edebiyat, ‘Hayalleri Yıkma Vakfı’nın hedefleri arasına girer mi bilinmez fakat ‘Yakın Gelecekte Edebiyat’ kendisi kalarak iyi olmasıyla yaşayacak. Hayat hiçbir zaman eski akışına geri dönmeyecek elbette. Öykü ise akıp giden yeniyi kendi gerçeğiyle kavramakta zaaf göstermeyecek. ‘Anatomi Dersi’ bu akışı okumakta uyanık davranmış bir duyarlılığın da yansıması.