Güncelleme Tarihi:
Dünyada gazetecilik kadar not alıp yazı yazılan başka bir meslek dalı yoktur. Yazıyla bu kadar haşır neşir olan bu mesleğin mensuplarının ise kendi yaşadıklarını ya da özel durumlarını günlük olarak deftere aktardıkları pek görülmez. Memleketin en önemli kırılma anlarının içinde yer alan gazeteci haberini yazsa da akşam eve gittiğinde nasıl bir duygu durumu içinde olduğunu bir deftere aktarma lüksü olmuyor. Oysa mesleğinde başarılı ve tanıklıklarına güvenilen gazetecilerden anılarıyla ilgili bir kitap çıkarması okurları tarafından her zaman beklenir.
Eski Hürriyet Gazetesi Yayın Direktörü Fikret Ercan işten ayrıldıktan sonra kitap yazma fikrine sıcak bakmasa da çekmecesini boşaltırken fotoğrafları görünce bir ‘yaşantı’ kitabı yazmaya karar vermiş. Tabii o da yaşadıkları ile ilgili not tutamadığı için fotoğraf hafızasına güvenmiş: “Hürriyet’ten ayrılırken çekmecelerimden çıkan fotoğraflar, geçmişi bir bir önüme döküyor, o günleri hafızamda canlandırıyordu... Yazacaklarım zaten bir basın tarihi değildi. Kendi tarihimden, kendi geçmişimden kareler olacaktı.”
Fotoğrafların öyküleriyle yola çıkan Ercan, ‘Gazetecilikte 3 Patron 50 Yıl’ başlıklı kitabında ‘vitrin’de görünmeyen, işin mutfağındaki bir gazetecinin yaşamöyküsünü ortaya koyuyor. Kendisi tevazu gösterip “Yazacaklarım bir basın tarihi değil” dese de aslında sekiz yayın yönetmeni, üç patron -Erol Simavi, Asil Nadir, Aydın Doğan-, Hürriyet, Yeni Gazete ve Tan deneyimlerinin içinde bulunduğu yarım yüzyıl, basın tarihinin önemli dönemeçlerini kapsıyor. Yaşadığımız dijital devrim yıllarının hemen öncesi tipodan ofsete, daktilodan bilgisayara geçişin öncülerinden Ercan’ın meslek hayatı, Türkiye siyasi tarihinde gazeteciliğe yönelik değişen siyasi tavırların tanıklığını da içeriyor.
GAZETECİLİĞİN ‘DİJİTAL’E GEÇİŞİ...
1980 sonrası DGM’de terör örgütleri ve teröre bulaşanların tavizsiz şekilde yargılanıp cezalandırıldığı yıllar... Fikret Ercan o yıllarda DGM’den gelen, üzerinde ‘İdam cezası hk.’ yazan bir zarfla açıyor anlatısını. Ankara’da kanlı bir eylem planlayan ‘Ebu Nidal’ örgütünün, haber yapılırsa eylemden vazgeçeceklerine dair aldıkları istihbarat üzerine yaptıkları haber nedeniyle açılmış dava. Sadece kamu yararı güden bir gazeteciye ‘devletin gizli kalması gereken sırlarını, yurtdışındaki terör örgütleriyle paylaşmaktan, vatana ihanetten’ açılan dava iki yıl sürüyor. “Biz gazeteciyiz, elimize gelen bilgi devlet sırrı olamaz. Eğer devlet sırrıysa koruması gerekenler koruyamamış” diyen Ercan beraat ediyor.
50 yıllık gazetecilik hayatında bunun gibi çok sayıda ilginç öyküyle karşılaştığını söyleyen Ercan, hikâyesine doğup büyüdüğü Sivas’tan başlıyor. 60’ların sonlarında ‘Türkiye’nin New York Times’ı olma iddiasıyla Hürriyet bünyesinde açılan Yeni Gazete’de işe başlıyor. Küçük, butik, herkesin her işi yaptığı gazete onun için ikinci üniversite oluyor. Ercan’ın buradaki ilk patronu Erol Simavi, Nezih Demirkent’e Dünya gazetesini binasıyla verip, yerine Çetin Emeç’i getiriyor.
Gazetenin mutfağında yer alan Ercan için dijital devrim yılları da sancılı oluyor. “Gutenberg’in 1450 yılında yumuşak metallerden harflerle yaptığı çoklu baskı, 1960’ların sonunda da hemen hemen aynı şekilde yapılıyordu” diyor Ercan. Amerikalıların geliştirdiği elektronik dizgi sisteminin ülkemize gelişinde Ercan öncü rol oynuyor.
Mesleğinde özel yaşamın korunmasına ilkesine duyarlı ve özenli olan Ercan, kitabında da başkalarının çok özel bilgilerini sunmuyor. Basın tarihinin yanında sevinçleri, hüzünleri, acıları, kaygıları ve sevdikleriyle kendi özel hayatını tüm içtenliğiyle paylaşıyor. Aydın Çubukçu ve Deniz Gezmiş’le arkadaşlığının dostluğa dönüşmesi, önceleri gelini sonraları ‘kızı’ olan Ann’in ‘güzel ölümü’ sırasında hissettikleri okuyucuya duygusal anlar yaşatıyor.
Hem dünya hem de Türk basınının nereden nereye geldiğini öğrenmek istiyorsanız basın tarihinin belki de en önemli 50 yılını kapsayan bu anlatıyı okumalısınız.
GAZETECİLİKTE
3 PATRON
50 YIL
Fikret Ercan
h2o Kitap, 2022
264 sayfa.