Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin önde gelen bas gitaristleri arasında yer alıyorsunuz ve caz türündeki ilk solo albümünüz “Dududa” yayımlandı. Farklı müzik tarzlarından oluşacak albüm projelerinizin ilki olan “Dududa”yı anlatır mısınız? Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Albüme ve gelecek için planlarıma baktığımda “Dududa” solo kariyerimin ilk adımı oldu. Aslına bakarsanız ben elimden geldiğince çok yönlü bir müzisyen olmaya çalışıyorum ve çalışmalarım hep bu doğrultuda gerçekleşti, bunun sonucunda da farklı tarzlarda besteler çıktı ortaya. Bunları toparladığımda caz, funk, elektronik bestelerimin de olduğu farklı albümlerimin olacağı 4 albümlük bir kariyer planlaması yaptım diyebilirim. Özellikle son dönemde müzisyenler birçok tarzdan beslendiler ve farklı tarzların birleşiminden oluşan projeler yaptılar. Çok iyi caz müzisyenlerini artık elektronik müzik festivallerinde görebiliyorsunuz, bu nedenle içimden ne geliyorsa üretmeye ve onları yayınlamak istiyorum. Albüme gelince, farklı zamanlarda farklı duygu durumları içerisinde yaptığım besteleri sunmak istedim artık ve çok değerli müzisyenlerle çalıştım. Davulda Volkan Öktem, Cengiz Tural ve Ersin Gülseli, piyanoda Nevzat Yılmaz, klavyede Berkan Kaya, gitarda Cem Çatık, vokallerde Duru And ve perküsyonda Ali Emre Algır yer aldı. Albümün mix ve mastering’i Cem Çatık, kayıtları Meriç Memikoğlu tarafından yapıldı. Fotoğraflarımı Oktay Bingöl çekti ve albümün kapak tasarımı ise Ahsen Kılıç yaptı. Tam anlamıyla istediğim gibi bir ilk albüm oldu.
Beste ve düzenlemelerin birçoğu size ait “Dududa”, “Song for V”, “Rooftop” ve “Fretless Words” parçalarından oluşan albümün bir de hikâyesi var. Dinleyebilir miyiz sizden?
“Dududa” adlı kompozisyonu sevgili dostum, harika müzisyen Berkan Kaya ile beraber yaptık, diğerleri bana ait. Albüm aslında benim bas gitar çalmaya başladığım yıllardan itibaren hayalimdi. O dönem Gürol Ağırbaş’ın “Bas Şarkıları-2” albümünü heyecanla sürekli dinlerdim ve dinlerken kurduğum güzel bir hayaldi. Hep çok iyi davulcularla çalmak istedim bu kurduğum hayallerde ve ilk albümümde Türkiye’nin en iyi davulcuları arasında olan üç farklı davulcuyla çalışma şansı yakaladım. Bas gitarla tanıştığım yıllardaki heyecanım neyse şu anda da öyleyim, bu nedenle gerçekleştirmek istediğim daha çok hayalim var, umarım bunlara hep beraber şahit oluruz.
İlk solo albümünüz “Dududa”da Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden bazıları ile çalıştınız. Bu oluşum nasıl gerçekleşti, size ve müziğinize katkısı ne oldu?
Birçok projede ya da popüler şarkıcıların sahnelerinde harika müzisyenlerle beraber çalıyorum yıllardır ve bu güzel dostlukların oluşmasını sağladı. Ne mutlu bana ki, hayatımı müziğimi paylaştığım çok iyi müzisyen dostlarım, abilerim var. Tabii bu albüm sürecinde beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri bırakın birlikte çalmayı, konuşurken bile heyecanlandığım büyük müzisyen sevgili Volkan Öktem’in “Dududa” adlı parçamda çalmasıydı. Bir bas gitarist için en önemli şey çok iyi bir davulcudur ve ben üç harika davulcuyla çalacak kadar şanslıydım bu albümde.
Profesyonel bir müzisyen olarak hem Gülşen, Şevval Sam, Kıraç gibi popüler müzik piyasasında ve hem de alternatif projelerde yer alıyorsunuz. Bu iki dünyanın farkları nedir sizce ve bu sizi nasıl etkiliyor?
Evet yıllardır birçok sahne ve albüm kayıtlarında bulunarak hem projelerde hem de popüler dünyanın içerisindeyim. Tabii olumlu olumsuz yanları var. Eğer popüler dünya sizi içine çekerse hedeflerinizden sapma ihtimaliniz çok yüksek. Benim gibi birçok müzisyen popüler dünyaya hizmet ederek ekonomik yönden hayatını devam ettiriyor. Aslında popüler dünya kendi müzikal gelişimimi ve projelerimi finanse ediyor diyebilirim ama tam tersi de olabiliyor, yaşam kaliteniz arttıkça sanırım ben iyi bir müzisyen oldum sanrısına da kapılabiliyor insan. Aslında müzisyenlikte farklı yollar vardır, bunlar popüler dünya ve alternatif projeler olarak ayrılabilir. Popüler dünyayı seçenler sanrı yaşarlar ya da kötü müzisyenlerdir demek istemiyorum, bir seçimdir, popüler dünyada çalmak çok iyi bir seviye ister. Eğer amacın alternatif dünya ise popüler dünya seni içine çekebilir, hedeflerinden uzaklaşabilirsin.
Müzik eğitiminiz nedir ve kendinizi geliştirmek için rutin bir çalışma planınız var mı?
Ben psikoloji mezunuyum ama üniversite hayatında başlayan müzik hayatım beni çok etkiledi ve bas gitar dışında bir şey düşünemez oldum, okulum bitince de bir yıla yakın psikologluk yaparak müziğimi geliştirebilmek için İstanbul’a taşındım. İlk olarak hocaların hocası Raci Pişmişoğlu ile çalıştıktan sonra Modern Müzik Akademisi’nde (MMA) iki yıl eğitim aldım. Burada sevgili Eylem Pelit ve müzik kariyerimin en önemli ismi sevgili hocam Güç Başar Gülle ile çalışma fırsatı buldum. Daha sonra bazı ünlü müzisyenler ile dönem dönem Skype üzerinden çalışma fırsatları yakaladım.
Günlük rutin çalışma programım var evet. Bazıları rutin çalışmaya inanmasa da ben başarıya giden yolun böyle bir planlamadan geçtiğini düşünüyorum. Amaca giden yol çok uzundur, bunu ancak planlı ve sabrederek başarabilir insan diye düşünenlerdenim. Sporcuysanız her gün antrenman yapmak zorundasınız, müzisyenseniz her gün pratik yapmak zorundasınız, bu örnekler çoğaltılabilir her meslek dalı için , ama tek ortak nokta planlı çalışmak ve bu yolculuğun uzun olduğunu bilmektir
Bas gitar diğer enstrümanlar kadar kolaylıkla müziğin içerisinden sıyrılıp dinleyici tarafından seçilebilen bir enstrüman değil. Bize biraz bas gitarın müzikteki yerinden, önem, öneminden bahseder misiniz?
Evet bas gitar ses rengi nedeniyle diğer enstrümanlara göre kolay ayırt edilemiyor. Varlığı değil de yokluğu belli olan bir enstrüman. Pratik yapmak nasıl müzisyeni geliştiriyorsa çok dinlemek de iyi bir dinleyici olmayı, bu da farkındalığın artmasına sebep oluyor. Böylece daha rahat ayırt edebiliyor dinleyici bir şarkıdaki, bestedeki enstrümanları. Güzel müzik dinleyenler bir süre sonra birçok enstrümanı duymaya, önemini anlamaya başlıyor. Yıllar önce bir albüm dinlerken bir enstrüman sesi duyup aşık olmuştum resmen, o bas gitarmış. İlk olarak beni tınısı çok etkiledi, aramızdaki bağ kuvvetlendikçe de müziğin içindeki önemi beni en çok etkileyen yönü oldu. Bas gitar aslında müziğin yapı taşıdır, temelini oluşturur. Basılan tüm akorlar bas gitarın bastığı nota ile anlam kazanır, derinleşir, zenginleşir. Bas bence sihirli bir enstrüman. Nasıl çalarsanız, hangi notayı basarsanız müzik oraya doğru hareket kazanır, zenginleşir.
Gördüğümüz kadarıyla sosyal medyayı aktif kullanıyorsunuz. Günümüzde sosyal medyanın müzik sektöründeki önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evet sosyal medyanın gücü yadsınamayacak kadar büyük tüm dünyada, buna da bazen ayak uydurmak zorunda kalıyoruz. Zorunda kalmak diyorum çünkü içerik üretme zorunluluğundan dolayı bazen içeriklerin kalitesinin düştüğünü görüyor ve yaşıyoruz. Bu da bir kirlilik yaratıyor. Bu nedenle sosyal medyayı da iyi kullanmanın en önemli yolu iyi bir planlama. TV programı çekmek gibi stoklu hareket etmek içeriklerinizin hemen hemen aynı kalitede olmasını sağlıyor. Böyle olunca da daha çok kişiye ve istediğiniz popülasyona ulaşmanız daha kolay oluyor. Sosyal medya şu an müzisyenler için gerçekten CV gibi. Sizi merak edenler, müziğinizi takip edenler, sizinle çalışmak isteyenler Instagram ya da Youtube profilinize göz atıp yaptıklarınız hakkında detaylı bilgi sahibi olup size ulaşabiliyor.
“Dududa”dan sonra biz dinleyicileri neler bekliyor?
Önceliğim güzel bir lansman, bunun üzerinde çok düşünüyorum ve arkadaşlarımla paylaşıp fikir yürütüyoruz. Sanırım Aralık ya da Ocak ayında bir lansmana imza atıp daha sonra Türkiye’de ve Avrupa’da birçok şehir ve festivalde çalmak için çalışmalarımız devam edecek. Bunun yanı sıra ilk soruda bahsettiğim gibi caz, funk, elektronik bestelerimi kapsayan diğer albüm projelerimi sunmaya devam edeceğim.
Türkiye’de ve uluslararası ortamda beğendiğiniz bas gitaristler kimler?
Ülkemizde kısa bir süre önce kaybettiğimiz İsmail Soyberk , bir süre öğrencisi olduğum Eylem Pelit ilk aklıma gelenler. Yurt dışında ise Hadrien Feraud , Junior Braguinha , Matthew Garrison, Damian Erskine, Dario Deidda beni en çok etkileyen isimlerin başında yer alıyor.
Siz bugünlerde neler dinliyorsunuz?
Dijital platformlar bu konuda çok yararlı önerilerde bulunuyorlar dinlediğiniz tarzları referans alarak, böylece yeni isimleri ve grupları keşfetme şansımız daha da artıyor . Genelde bas gitarist albümleri özellikle Hadrien ve Braguinha’nın solo ve eşlik ettiği albümler, bunun yanında sık sık ana akım jazz albümleri dinliyorum. Yukarıda saydığım isimlerin albümlerinin yanı sıra, Scott Kinsey albümleri beni alıp götüren albümlerden, arada sırada da “Dududa” dinliyorum:))