Güncelleme Tarihi:
Kimileri için macera; kapağını heyecanla açtığı, aksiyon ve heyecan dolu bir kitapta kendini saatlerce kaybedebilmektir. Kimileri için de bilinmezleri, çözülemeyen sırları araştırmak...
Bebekliğe yeni yeni veda ederken, etrafımızdaki her şey, merak ve heyecan kaynağı olur bizim için. Usulca mırlayan kedi, damla damla düşen yağmur, minik kanatlarıyla uçmaya çalışan uğurböceği, hatta binlerce şekle girebilen basit bir kâğıt parçası bile bizi inanılmaz hayretlere düşürebilir, hatta düşürebilirdi demek daha doğru belki de. Çünkü şimdi, ‘büyümek’ denen o sevimsiz kelimeyle yüzleşip her şeyi kanıksar hale geldik. Büyüyen biz alışmaya alışan, şaşırmayı unutan küçük insanlar olduk adeta. Her şey tanıdıklığın örtüsü altında çürüdüğünden hiçbir şey bizi heyecanlandırmıyor. Yatağımız, masamız, ayakkabımız, arabamız, bindiğimiz otobüs, geçtiğimiz yollar... Hepsi, döngüler içinde tekrar tekrar merhabalaştığımız eski dostlarımız. Çoğu da bizi heyecanlandırma yetilerini kaybetmiş halde elbette.
Aynı büyüklerin dünyasında olduğu gibi, hayatı okula gidip gelmek, birbirleriyle didişmek, ilgi alanlarına vakit ayırmak ve derslerle boğuşmak olan ortaokul öğrencisi iki çocuk için de macera, çok da tanıdık bir kelime olmuyor haliyle. Ancak Eda ve Seda adlı bu iki kardeş, beklemedikleri şekilde, heyecan ve gizemle burun buruna geliyor bu yılki yaz tatillerinde. Böylece de kitabımız hem bu iki kardeşe hem de okuyucularına macera kelimesini yeniden hatırlatıyor.
Budapeşte’de yaşayan Eda ve Seda, okul her tatil olduğunda daha çok anne ve babasıyla birbirine benzer tatiller yapar. Bu tatiller oldukça eğlenceli olsa da bir süre sonra fazla tekdüzeleştiğinden hem ülkelerini yakından görmelerini sağlamak hem de tamamen farklı bir ortama uyum sağlayıp sağlayamadıklarını görmek için anne ve baba, onları yaz tatilinde Türkiye’ye gönderir. Bu sayede iki kardeş, babalarının memleketi olan Bartın’ı ziyaret eder hayatlarında ilk defa. Bu gezinin mimarı olan Arzu Teyze, aileyi kolayca ikna etse de kardeşlerin bu işe sıcak bakmasını sağlamak pek kolay olmayacaktır.
Bartın’a gidiş yolu normal akışında gider gitmesine. Ancak, işin macera dolu tarafı Bartın’a gelince başlayacaktır. Öncelikle kuzenleri Berk ve Mutlu’yla hasret gideren kardeşlerimiz, Arzu Teyze’nin de cana yakın, anaç tavrıyla, zamanla burayı sevmeye başlar bile diyebiliriz. Sonuçta yemyeşil manzarası ve temiz havasıyla Bartın’ı sevmemek de işten değildir.
Hikâyenin gizemi, çocukların Zeynep Nine ile daldığı hararetli sohbet ile ortaya çıkmaya başlar. Çayını yudumlarken, beklenmeyecek bir edayla Zeynep Nine, kendilerine büyük dedelerinden kalan tarihi konaktan bahseder. Sırlara ve esrarengiz hikâyelere çok da alışkın olmayan çocuklar, konağın hikâyesini adeta büyülenerek dinlemeye başlar. Hikâye o kadar etkileyicidir ki, hiçbirinin aklından kolay kolay silinemeyecektir. Hal böyle olunca da iki kardeş, iki kuzenini de alıp korkularına yenik düşmeden konağın gizemini çözmeye koyulurlar. Bu evin taşıdığı kültürel, tarihi ve gizemli miras sadece meraklı karakterlerimizi değil, okuyucularını da hayrete düşürmekten geri kalmayacak.
Her sayfasının gizemle ve sorularla bezendiği ‘Tarihî Konağın Gizemi’, Tarık Demirkan’ın sürükleyici kaleminin bir ürünü. Can Çocuk Yayınları’ndan çıkan bu kitabın, macera düşkünü her okurun sonuna kadar ilgisini çekeceğine hiç şüphem yok.