Güncelleme Tarihi:
Yoldan yürürken karşınıza çıkan birisi size saati sorduğunda tereddütsüz kolunuza bakar ve cevap verirsiniz. Bir çocuğa kaç yaşında olduğunu sorabilir, annenizden yemeğin yaklaşık kaç dakika sonra hazır olacağını öğrenmek isteyebilirsiniz. Sevgilisine mektup yazan bir genç de tereddütsüz tarih atmaktan çekinmez. Uzman olduğu dönem konusunda tereddüt yaşamayan tarihçi de olup bitenleri tarihi belgelere göre değerlendirip yorumlar.
Pekâlâ, bu kadar kesin midir, zamana bağlı olarak geliştirilen ve saat dediğimiz, gün, ay, yıl, dakika, yüzyıl adını taşıyan kavramlar? Biz hiç onlar hakkında şüpheye düşmez miyiz? Dahası bir filozof nasıl bakar zamana? Zaman denilen bir kavram, olgu gerçekten ve tam olarak var mıdır? İlk olarak onu kim ölçmüştür? Bir filozof için ‘zamanı bu kadar anlaşılmaz, dile gelmez ve kelimelerin ötesinde’ kılan şey nedir? Ve nasıl olur da yine dile başvurmadan bu da anlatılamaz?
Hemen her konuyu işlek ve etkin anlatmanın yaygın bir yayın/yazım yöntemine dönüştüğü bir dönemde ‘bir kısa tarih’ kitabıyla daha buluştu okurlar. ‘Felsefenin Kısa Tarihi’, ‘Edebiyatın Kısa Tarihi’... Her şeyin kısa tarihi. Ama, ‘Zaman Felsefesinin Kısa Tarihi’ biraz çetin ceviz. Dikkat kadar felsefi ayrıntı bilgisi gerekiyor. Zaman hızla kayabilir. Mantık
altüst olabilir.
ZAMAN ZİHİNDE BİR FİKİR MİDİR?
Adrian Bardon, ‘Zaman nedir?’ sorusunu anlatmak için ölçmekten başlayarak harekete, yanılgıdan kesin inanca kadar pek çok kavramı irdeliyor. İdealizm, Gerçekçilik ve İlişkiselcilik üzerinden de zamanın doğasına dair teorilerin nasıl ayrıştığını gösteriyor. Elea’lıların “Zaman, gerçekten doğaya atfedilecek bir şey olmaktan ziyade yalnızca zihindeki bir fikirdir” görüşü paralelinde, Zenon Paradoksları’na geçiyor. Arkasından Aristoteles, Permenides ve teolojik idealizmin babası Augustinus.
John Locke’un zihinsel deneyimi, Kant’ın çözümleyici idealizmi ve modern bilim düşüncesinin yavaşça doğuşu. Maddi töz, nedensellik, uzay ve zaman. Sonrasında Newton’ın açığa çıkması. Einstein’a değin süren mutlak egemenlik. Sonrası, izafiyet, Hawking... Her ama her bağlam zamanı sorma ve sorgulama üzerine kurulu. Zaman nedir? Nedir?
Zaman geçer mi fizik ve mantık ilişkileri... Zamanda yolculuk. Zaman ve özgürlük meselesi. Yoksa, zaman nedir yanlış bir soru/ sorun mu? “Zaman bir ‘ne’ olmaktan ziyade bir ‘nasıl’dır ve bir sorudan ziyade cevaptır” hükmünün, sorusu nedir? Şekiller, çizimler, göndermeler, bir bulut dağının içinde açılıp kapanan dipsiz mavilikler...
Acaba insan bunca ‘zaman’dır, ‘olmayan’ bir sevdanın peşinde midir? Eğer yoksa zaman, bir şeyin ‘kısa’lığı da sorun değil midir? Adrian Bardon, “Zaman felsefesinin tarihi, daha temel ve önemlisi neredeyse olmayan bir konuda kaydettiğimiz ilerlemenin tarihidir” diyor. Hasılı, evreni zaman üzerinden açıklayıp hayatı anlamlandırmak o kadar ‘kısa’ değil.