Güncelleme Tarihi:
Ayna, bireyin kendine bakışının en saydam, acımasız, çıplak göründüğü küçük alan. Dakikalar boyunca bakılacak tek şey bireyin aynada duran aksi. Kaçırılan gözler ‘ben’den uzaklaşıyor. Bütün şeffaflığına, saydamlığına ve berraklığına rağmen ayna (ve dolayısıyla bireyin aksi) gidilmesi, bakılması ve kavga edilmesi gereken karanlık bir mekân. Clément Rosset’in söylediği gibi “Ayna, aynı anda hem kendi hem de öteki olmanın mekânı.”
Bu yüzden aynanın bir hafızası yok. Ancak bireyin var. Portre bu hafızanın, kimliğin, ötekinin bilincinin ve kimi zaman bilinçdışının üretildiği bir alan. Bu alanı Pera Müzesi, ‘la Caixa’ koleksiyonu vasıtasıyla sergiliyor. ‘Bana Bak!’ bir kavşak; izleyicinin bakışının, portrelerden etrafa yayılan bakışla kesiştiği... Bakan hem eserlerden yansıyan bakışa maruz kalıyor hem de kendisi eserlere göz atıyor. İzleyici eserlere bakarken kendi konumunu sorguluyor ve doğrudan izlenen pozisyonuna geliyor.
Nimfa Bisbe Molin küratörlüğündeki ‘Bana Bak!’ sergisinin bir izleme yönü yok. Ziyaretçi serbest bırakılmış. Molin sergiyi dört bölüm olarak kurgulamış olsa bile bölümler arası akışkan. Belki de sergiye ait en iyi zamansal kurguyu Jean-Luc Nancy sunuyor. Nancy portreyi icra eden özne ile temsil edilen özne arasındaki ilişkiyi üç zamana bölüyor: portre (bana) benziyor, portre (beni) anımsatıyor, portre (bana) bakıyor.
PORTRE (BENİ) İZLİYOR
Rineke Dijstra’nın ‘Vondelpark, Amsterdam, 12 Mayıs 2006’ isimli eseri farklı şehir parklarında gerçekleştirdiği çocukların ve gençlerin portrelerini içeren ‘Park Portreleri’ serisinden. Fotoğrafta yer alan genç erkek, gözlerini izleyiciye dikmiş. Rahat, hatta vurdumduymaz. Günlük kıyafetler içinde parkta yer alan gölcüğün kenarında oturuyor. Geleneksel bir manzaradan görüntüsü içerisine yerleştirilmiş klasik portre, bağlam arayışında. Fotoğraf sade ve rahatsız edici derecede normal gibi görünüyor. Modelin sert bakışı izleyicide huzursuzluk yaratıyor. İzleyici gözleyen konumdan alınıp gözetlenen haline geçiyor.
İzlenmekten kurtulmak kolay değil. Bizi izleyen tek eser de ‘Vondelpark, Amsterdam, 12 Mayıs 2006’ değil. ‘El Caso Gazetesi’nin 1987 Yılına Ait Arşivleri’ isimli çalışmasında Christian Boltanski, 1987 yılına ait arşivden alınmış yüzlerce suç mahalli fotoğrafında yer alan portrelerin fotoğrafını çekerek büyütüyor. Geçirdiği işlemden sonra neredeyse tanınmaz hale gelen portreler loş ışık altında geçmişlerinden ve bağlamlarından koparak yeni bir kitleye dönüşüyor. Yüzlerce bakış altından geçen izleyici ise gözetlenmeye devam ediyor.
‘Bana Bak!’ın portreleri izleyiciden gözünü kaçırmıyor. ‘Ben kimim? Onlar kim? Nasıl görünüyorum? Nasıl görünüyorlar?’ serginin temel soruları. Propaganda ve aşırı reklam çağında benlik ve kimlik sabit ve verili değil, aksine değişken, akışkan ve bulanık. Sergi ise izleyiciyi muğlak yüzler arasından ‘ben’i aramaya itiyor.
‘Bana Bak: la Caixa Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan Portreler ve Diğer Kurmacalar’ sergisi, 4 Mart’a kadar Pera Müzesi’nde görülebilir.