Güncelleme Tarihi:
Eğlenceli ebeveynleri olan Işıl ve Can’ın -ve tabii tüylü dostları Joker’in- yeni bir okula gidecekleri ilk günle açılıyor hikâye. İki kafadar özene bezene hazırlanıp okulun yoluna düşüyorlar. Okula ulaştıklarında sarmaşıktan yapılmış, çok sağlam bir kapıyla karşılaşıyorlar. Bu ilk şaşkınlığı atlatamadan binaya ulaşmak için arazide ilerlerken gördükleriyle iyiden iyiye hayrete düşüyorlar. Uçsuz bucaksız tarım arazisi ile karşı karşıyalar. “Bu kadarını hayal edecek cesareti ne zaman buluruz acaba?” diye düşünürken Işıl ve Can’ın yanında hayretten ağzı açık kalanlar tayfasına ben de ekleniyorum, öğretmenlerden Sarım anlatıyor işleyişi: “Sevgili küçük dostlarım. Burası paralı değil. Okul, gelirini, yaptığı çalışmalardan oluşturuyor. Unutmayın ki, tarımdan teknolojiye çeşitli alanlarda üretim yapıyoruz. Üretiyoruz, satıyoruz ve gelen parayla okulla birlikte herkesin ihtiyacını karşılıyoruz. Bu nedenle her açıdan diğer okullardan farklı bir okulu temsil ediyoruz.” Bu sırada, ebeveynler okuldan ayrılıyor ve Can ile Işıl, Joker’le birlikte okulda kalıyor. Birkaç öğrenciyle sırasında tanışan kafadarlar, okullarda en sık yaşanan o meşhur sorunla karşılaşıyor; akran zorbalığı. Bu konu, belki de ileriki kitapların ana teması olacak diye düşünüp satırlar arasında ilerliyorum. O sırada bir sınıfta toplanan çocuklardan kendi aralarında konuşan iki arkadaşa Polen Öğretmen sesleniyor: “Başkalarını rahatsız etmediğiniz sürece kendi aranızda konuşmanızın hiçbir sakıncası yok.” Yıllarca “Sınıfta konuşulmaz” gibi gerçekdışı bir kuralla birlikte yaşamaya çalışan çocuklar ve bir zamanlar çocuk olan bizler için adeta ilaç gibi bir cümle!
İçinizde hâlâ olanlara şaşırmayanlar varsa bakın Polen Öğretmen daha neler anlatıyor: “Burada biz, yani öğrenci, öğretmen ve az miktarda gönüllü çalışanla birlikte hem çalışırız hem de bilmediklerimizi öğreniriz. Bütün okullarda öğretilenlerden farklı olarak, tarlada, bahçede, laboratuvarlarda üretimde bulunuruz. Yeteneklerimize bağlı olarak! (...) Bildiklerimizin birçoğu bilinir kılınanlar, bilmediklerimiz ise gizlenenlerdir. Bitkilerden temiz enerji elde edilebildiği bir sır değil. Sınırlı ölçüde kullanılıyor da. Ama fosil enerji, yani bildiğiniz petrol, ne yazık ki hâlâ yaygın olarak kullanılan enerji türü. (...) Unutmayın, enerji kaynaklarını elinde tutanlar, dünyayı istedikleri gibi şekillendirirler. Sadece bu nedenle savaşlar çıkar. Sizi şimdiden daha çok açıklamayla sıkmak istemiyorum. Zaten derslerinizde bu konuları yaygın olarak işleyecek ve öğreneceksiniz.”
Polen Öğretmen, ilgi alanına göre kendi seçtiği ya da ona çevresindekiler tarafından önerilen isimler kullandıklarını, Polen’in de böyle bir isim olduğunu söylüyor. Diğer okullardan farklı olan ders isimleriyle de tanıştırayım sizleri: Kitap Koruyucuları, Ses Alıcıları, Yeşil Eller, Renk Yapıcıları, Koku Uzmanları, Sözcük Avcıları, Anı Tohumcuları, Akıl Okuyucuları ve Sarmaşık Koruyucuları.
Elbette bu rüya gibi okulda çocuklar bir de macera yaşıyor. Okulu yok etmek isteyen pek çok şirket ve yöneticinin saldırısına maruz kalındığının bilgisi öğretmenler tarafından öğrencilere veriliyor. Daha fazla anlatmayayım da bu okulu iyice merak edin. Bense, tepetaklak düştüğüm bambaşka bir okul hayalinin içinde her canlının yaşam hakkını savunan, doğanın bir parçası olduğumuzu tekrar hatırlatan bu satırlara hayal gücüm elverdiğince eklemeler yapmaya girişeceğim. Bambaşka okullar hayal edelim, elbet bir gün içinde buluşacağız!