Güncelleme Tarihi:
Sabun Köpüğü Serisi’nde aslında baloncukları resmetmiyorsunuz. Gerçek sabun köpükleriyle soyut baloncuklar yaratıyorsunuz... Sabun köpükleri neden ilginizi çekiyor?
Bir baloncuğun hayatını hiç araştırdınız mı? Bir baloncuğun yaşamı 8 saniyedir. Yalnızca 8 saniye. Düşünebiliyor musunuz? Ne kadar kısa. Tıpkı bizlerin bu evrendeki yaşamı kadar. Patlayan baloncuklardan hiçbir farkımız yok. Ama ortada kalıcı olan bir şey var ki o da baloncukların resimde bıraktıkları izler. Resim, asla değişmeden yıllarca hep aynı şekilde kalıyor. Fakat baloncuklar öyle değil, o 8 saniyelik yaşamlarında zıplıyorlar, koşuyorlar, asla durmuyorlar. Kanvas üzerinde hareket ediyorlar. Tıpkı yaramaz çocuklar gibi, inanılmaz bir şey. Baloncukların yaşamı ve resim arasındaki zıtlığın absürd kombinasyonu hoşuma gidiyor. Bu tekniği de ben keşfettim, benden başka kimse bu teknikle çalışmıyor. Sabun çözeltisi ile renk pigmentlerini karıştırıp baloncuklara dönüştürüyorum. Ve sonucunu artık tamamen kontrol edebiliyorum. Tabii bu yıllarımı aldı. İlk zamanlarda kontrolsüzdüm; hatırlıyorum, asistanım elinde kanvasla baloncukları yakalamak için koşardı.
Kariyeri boyunca sizin kadar farklı teknikler kullanarak çalışan sanatçı pek fazla yok. Bu sürekli değişimin ardındaki ilham kaynaklarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Resim yapmak tamamen merak etmekle ilgilidir. Merak duygum olmasa hiçbir şey üretemezdim. Bir merakın peşine takılır ve sizi sürüklemesine izin verirsiniz. Maceranın sonuna kadar gidersiniz. İşte bu. Tek motivasyonum ‘merak’. Bir gün şu an çalıştığım teknikten sıkılacağımı da biliyorum, işte o zaman hiç düşünmeden değiştireceğim. Kendime yeni maceralar bulacağım, tabii burada şans faktörü de önemli. Ben kendi keşfettiğim tekniklerle tanındığım için kendimi şanslı sayıyorum. Mesela, Gerard Richter hep bir dâhi olarak bilinir. Aslında Richter’in profesörü ondan daha yetenekliydi ve Richter profesöründen öğrendiği teknikleri kullandı yıllarca, fakat kimse Richter’in profesörünü tanımaz.