Güncelleme Tarihi:
‘Sen Çok Seversin Bu Yemeği’, Pekin’de doğup büyüyen genç yazar An Yu’nun, Düşbaz Kitaplar’dan çıkan ilk romanı. Kurmaca eserlerini İngilizce yazan An Yu, ‘Sen Çok Seversin Bu Yemeği’ ile okurunu Pekin’den Tibet’e bir yolculuğa çıkarıyor. Okur bu yolculukta daha çok orta sınıf ailelerdeki kadın yaşamlarına, onların ikinci planda bırakılmışlığına, ataerkil aile yapısına, kadınların çemberi kırmak için verdikleri mücadeleye tanık oluyor. Başkarakter Ciya Ciya ile bir balıkadam çiziminin ardına takılan okur; rüyalar, halüsinasyonlar, başkalarının arayışlarıyla kesişen hikâyeler eşliğinde merakı diri tutulan bir yolculuk yapıyor. Adım adım iz sürülen bu yolculukta ne yazık ki bazı gizler bir tülün ardında belirsiz kalıyor ki onları tamamlamak da okurun hayal gücüne bırakılıyor kanımca.
Bir kahvaltı sonrası çıkılacak gezi için hazırlık yapıldığı sırada Ciya Ciya’nın hiç banyo yapmayan kocası Çen Heng’in küvette ölümüyle açılıyor kitap. Çen Heng ölmeden önce bir balıkadam eskizi çizmiştir. İlerleyen bölümlerinden bu çizimin bir rüya ile ortaya çıktığını, Çen Heng’in de bu rüyanın izine düşüp balıkadamı bulmak için yolculuklar yaptığını anlıyoruz. Eskizin peşine düşme sırası Ciya Ciya’dadır. İşte bu yolculukta Ciya Ciya önceleri çok sevdiği resim yapma tutkusuyla tekrar karşılaşacak, kendini bulacak, yeni kişilerle tanışacak, yeni heyecanlar yaşayacak, hayatına istediği gibi yön verecektir.
30’larındaki Ciya Ciya’nın içinde kaynayan, ağzı sıkıca kapatılmış, ne kadar kaynasa da kapağı zerre kıpırdamayan kazanın ağzı açılmış, buhar çevreye yayılmıştır. Artık özgürleşme, asık suratlardan kurtulma, düşlerinin ardından gitme zamanıdır. Zaten kocasından geriye ne güzel bir anı, ne sahiplenme ne de gülümseyerek anımsayabileceği bir şey kalmıştır. Çen Heng’in ailesi bile bu sessiz, kocasının isteklerine boyun eğen, onun için bütün zevklerinden vazgeçen Ciya Ciya’yı ailenin üzerine çöken bir lanet olarak görür, hatta cenazede bulunmasını istemez. “Çen Heng’in avukatından öğrendiğine göre kocası, o para içinde yüzen kocası, ona birlikte yaşadığı apartman dairesi ve kışı geçirsin diye hesabına aktarılmış 6 bin yuan dışında zırnık bırakmamıştı. Çen Heng daha ilk evlendiklerinde vasiyetini hazırlamış, malvarlığının büyük bölümünü kendi ailesine miras bırakmıştı.” Bu durum kadının aile içindeki görünmezliğinin, emeğinin ve varlığının yok sayılmasının bir göstergesi değilse nedir? O halde bu kâbustan kurtulma, hayal kurma, yaşamını biçimlendirme sırası Ciya Ciya’ya gelmiştir.
Ciya Ciya en büyük tutkusu resme döner, ailesiyle ilişkilerini gözden geçirir, o güne dek suçladığı, annesinin ölümüne neden olduğunu düşündüğü babasıyla yakınlaşır. Kitabın adı da buradan gelir. Yıllar sonra buluşmaya gittiğinde babası ona en çok sevdiği yemeği yapmıştır. Bu yemek babası ve reddettiği geçmişiyle barışma olanağı tanır.
Kadın karakterlerin öne çıktığı, kadın dayanışmasına yer verilen, kadınlık-erkeklik rollerinin sorgulandığı bir roman bu. Otoriter babaların, kocaların, bencil adamların elinde heba olmuş, bir zamanlar tutkuyla bağlandıkları uğraşlarını hobiye dönüştürmek zorunda kalmış, kadınlığının, cinselliğinin farkına varamamış, yalnız, savunmasız kadınların ancak otorite üzerlerinden kalkınca kendisi olabilmelerine neden olan ataerkil sistemin eleştirisi yapılıyor alttan alta. Romanda ayrıca okurun hayal dünyasını zenginleştiren pek çok imge kullanılıyor.
Dünyanın pek çok yerinde geleneksel aile yapısının kıskacında boğulan, düşleri elinden alınan, yaptıklarıyla yapmak istedikleri arasında sıkışan, korkulu düşler gören kadınların ortak dili gibi de okunabilecek olan ‘Sen Çok Seversin Bu Yemeği’ okurunu umutlu bir yolculuğa çıkarıyor. Kingke tarlalarında yürümek, Budist tapınaklarına uğramak, Dragon Well çayından içmek, Çin yemekleriyle donatılmış bir sofrada balıkadamın hikâyesini dinlemek isterseniz yolculuğa hazır olun.