Güncelleme Tarihi:
Balık tutmaya çıkan iki arkadaşın umulmadık maceraları sayesinde koşuyor, zıplıyor, havalara uçuyor, ormanlardan geçiyor, öfkeden tepinen bir ejderhayı sakinleştirmek için şarkı bile söylüyoruz. Ama siz ejderhayı sarılarak sakinleştirmek istiyorsanız, o da olur. Yok, eğer ejderhaların öfkesini ancak parlak güzel taşların dindireceğini düşünenlerdenseniz o zaman sizi 24’üncü sayfaya alalım.
Marianne Dubuc göl kenarında sakin, sessiz bir gün geçirmeyi planlayan iki arkadaşı maceradan maceraya sürüklerken okurları da birbirinden eğlenceli ihtimaller sunarak oyuna dahil ediyor. Rengârenk, uçarı kaçarı bir çizgi filmin içinde oradan oraya koşturuyoruz sanki.
Her şey şiddetli bir rüzgârın Milo’yu uçurmasıyla başlıyor. Milo göz açıp kapayana dek bulutlara çıkarken Nina da öylece kalakalıyor. Nina’nın önünde iki ihtimal var; koşarak havadaki Milo’yu takip etmek ya da Anneanne Mimi’den yardım istemek. Buna karar verecek olansa tamamen bizleriz. İlkini seçersek 10’uncu sayfaya, ikincisini seçersek 12’nci sayfaya gidiyoruz. Anneanne Mimi de iki seçenek sunacak Nina’ya. Bayan Sivri’nin bahçesinde 12 şirin tavşan yavrusu, Bayan Kıtır’ın evindeyse aksi mi aksi, poposunu zor kurtardığı bir ördek bekliyor onu.
Tahmin ettiğiniz gibi her seferinde başka başka yollar, seçenekler beliriyor Nina’nın önünde. Ama en güzeli iki tombul kuştan kurtardığı Kelebek Arto’nun da ona katılması. Dostluğun, cesaretin, dayanışmanın olduğu kadar Arto’nun ve onun nezdinde bütün küçük kahramanların da hikâyesi bu.
NİNA İLE MİLO BALIK TUTUYOR
Marianne Dubuc
Çeviren: Ece Erbay Nahum
Redhouse Kidz, 2022
44 sayfa.
ÇÖZÜM BAZEN HİÇ UMMADIĞIMIZ YERDE...
Gizem Darendelioğlu’nun yazıp resimlediği ilk kitabı ‘Evini Arayan Yıldız’ şiir ve felsefenin iç içe geçtiği bir yol ve arayış hikâyesi. Hayata gözlerini henüz açmış Minik Yıldız’ın yolculuğu hem engebeli hem de neşeli, şaşırtıcı ve umut dolu.
Kim istemez ki kollarını iki yana açıp tüm evreni kucaklayacağı, çantasındakileri yerleştirip rahat edeceği, bir de bahçesi olursa bol bol çiçek dikeceği, evrendeki bütün renkleri görebileceği kendine ait bir yer bulabilmeyi? Minik Yıldız’ın da tek isteği bu değil mi?
Göz alabildiğine yıldızla kaplı, ışıl ışıl gökyüzünde doğuyor Minik Yıldız. İlk iş ‘evim’ diyebileceği bir ‘boşluk’ bulması gerektiğini öğütlüyor etrafındakiler. O da alıyor çantasını sırtına, başlıyor aramaya. Altı üstü bir boşluk diyeceksiniz ama o kadar da kolay değil. Boşluklar ya fazla dar ya fazla rüzgârlı ya da fazla havalı çıkıyor. Bir kara deliğe yem olmaktansa son anda kurtuluyor. Ay’a kulak verip “Bir resmin parçası olayım” diyor ama takımlar çoktan kurulmuş, Büyük Ayı’da bile küçücük bir boşluk kalmamış.
Uçtan uca dolaşıyor evreni Minik Yıldız, ama yok, bir türlü bulamıyor parlayacağı yeri. Yoruluyor, üzülüyor, korkuyor, pes edecek oluyor. İşte tam bu anda hikâyenin dümenini asla tahmin edemeyeceğimiz bambaşka bir yöne kırıyor Gizem Darendelioğlu ve iyi ki de böyle yapıyor. Yoksa nereden bilecektik bakış açımızı değiştirmemiz, bazen her şeye akbabalar gibi uzaktan bakmamız, bazen bulutlar gibi toparlanıp yağmur gibi yağmamız gerektiğini ve bazen de gökte aradığımızı yerde bulabileceğimizi?
EVİNİ ARAYAN YILDIZ
Gizem Darendelioğlu
YKY, 2022
60 sayfa.