Güncelleme Tarihi:
Devamında “Yeşil ipek serdi bahar” der türkünün. Usta’nın ‘Bugün Pazar’ şiirini “Bugün bizi ilk defa dünyaya çıkardılar” diye okuyasımız da var şu aziz mübarek hoş gelişler olası bahar yazında. Önümüz dileyene nevruz, kutlayana newroz, hatta şiir günü diyenler dahi var, ki ‘şairlik’ yapıp, ‘hepsi de şiire sayılır’ diyeyim.
En çok da Alef şiire sayılırmış, “Evrendeki bütün noktaların bütün açılardan görünüp birbirine karışmadan barındığı renkli küçük küre” olarak. İşte insan bazen gördüğü şiiri yazamıyor da görmediği şiirlerin peşine düşüyor! Kaç yıldır ‘bağrında taşıdığı hafızayı alıp’ başkalarına kitap olarak veren Alef’i yazamadım. Oysa belki memlekette ilk, Suna Kılıç’ın güzel çevirileriyle Katalancadan ne romanlar yayımladılar, ‘yerli yersiz’, hiçbiri de yabancımız olmayan ne cevherler sundular bize. En son koca devrimci, yoldaş Troçki’nin 'Komünist Enternasyonal’in ilk 5 Yılı’nı yayımladılar ki dünya devrimi gibi büyük mü büyük, sürekli devrim gibi de uzun mu uzun bir yolculuk. Cevat Çapan hocamızın kitabıyla analım “Ne güzel yolculuktu aklımdan çıkmaz”.
Şiir cini, devrim cini derken Alef cini, herhalde eli kulağında bahar diyerek pek kadim bir güzelliği tazeledi, bahçıvanlar için bir kitap çıkardı. Önsözde de hissettirdikleri gibi, hepimizin içi hevesten bağ bahçeyken şimdi bahçıvan olma vaktidir.
İki kardeş, Maureen ve Bridget Boland’ın ‘Bahçıvanlar İçin Kocakarı İlmi-Bahçıvanın Büyüsü’ kitabını mı desem yoksa kılavuzunu mu, belki de halk takvimini, Çiçek Öztek çevirisiyle gönlümüze kazandırdılar.
Kocakarı ilminin büyüsü kadim olmasından geliyor, binlerce yıldır sınanmasından, doğallıkla ve alçakgönüllü bir biçimde uygulanmasından, bir de gönül rahatlığıyla önerilmesinden elbette. ‘Kocakarı ilacı’ da iyi yürekli cadıların yaptığı bir iksir değil midir? Bazen etkisi bugünden yarına olmaz ama şifası, faydası yıllarca görülür. Biraz indirgemecilik yapayım, aşk ile sabır gibi şiir ile bahçenin de kökleri aynıdır çünkü, aynı kaynaktan beslenirler. Şiirin gövdesi de insan doğası ve doğanın bağrıdır.
Tamam, özerklik diye bir şey var, ama teori ile pratik arasındaki diyalektik bağı bir türlü layıkıyla kuramadığımız için hep ‘bölücülük’ yapıyoruz. Ve ‘gönül bahçemiz’le avunuyoruz. Avunmalık filan değil, ‘bağa gel bostana gel’ şenliğiyle okumalık, sonra da havaya, suya, toprağa varıp bakınmalık için şu ‘gürdeste’ye bir hamle edelim derim.
Şenlik dedim, sahiden de kendilerine kızkurusu diyen bence o iki gülkurusu önce içimizdeki bahçeye günaydın diyorlar, sonra da tabiatın hoşluklarıyla göz aydınlığı ediyorlar. Çocukluğumda TRT’de hava durumunu Balıkçı Ali Reis’ten alırlardı diye hatırlıyorum. Ne güzel, şimdi de modası geçmeyen kocakarılardan tabiat bilgisi öğreniyoruz!
Her şey ayın başının altından çıkıyormuş, tohum ekerken cömert olmalı, öyle ki üstümüzde başımızda da hiçbir şey olmamalıymış. Komşuluk yalnızca insanlar için mi, sebzeler için de iyi komşuluk diye bir şey varmış, tabii tasarruf sanatı da, ne de olsa eski toprak bu hanımlar! Süt şişesinden biraya, yumurta kutusundan eski naylonlara, artıkları değerlendirmek de pek kolaymış.
Bahçıvanın büyüsünde âşıkların gıdası ve aşk iksirleri de var, aşkı güçlendirecek karışımlardan aşk odasına hoş kokular yayacak tütsülere, yatakların başına asılacak tılsımlara dek... Biz doğayı düşünmeyiz ama o evlattır deyip taş basarak bağrına basıyor bizi yine de! En güzeli de toprak temizdir diyor kitap, ona elini soktuğun zaman bir hayvanın sıcaklığını hissedersin. Aşkı bilemem ama sevgi karşılıklıdır ve toprak da gönlünün alınmasını ister. “Bütün kusurumu toprak gizliyor/ merhem çalıp yaralarım düzlüyor” diyen Âşık Veysel’i sıkça hatırladım kitabı okurken, “Benim sadık yârim karatopraktır” dediğini de unutmadan.
Şahsiyet, haysiyet sahibi bitkileri, vakur duruşlarıyla izleyip, “Onlar daha iyi günler de görmüş, sürgündeki krallara benzerler” diyen bu kocakarı kitabıyla yalnızca bahçeye değil, yola, şiire, bahara ve dünyaya da çıkılır elbet. Davran içimizdeki bahçe cini!
BAHÇIVANLAR İÇİN KOCAKARI İLMİ
BAHÇIVANIN BÜYÜSÜ
Bridget Boland, Maureen Boland
Çeviren: Çiçek Öztek
Alef Yayınları, 2021
128 sayfa, 25 TL.