Güncelleme Tarihi:
Babıâli Caddesi’nden (Ankara Caddesi) aşağıya inerken ya da Sirkeci’den yukarı çıkarken bütün tanıdıklarla selamlaşırdık. Böylece herkes birbirinin varlığından, durumundan haberdar olurdu. Çünkü aynı semtteki mekânlarda çalışırdık. Gazete idarehaneleri ile yayınevi idarehaneleri birbirine yakındı.
Yazarlar, çevirmenler buraya geldiğinde bütün işlerini görürler, anlaşmalarını yaparlar, kitaplarını teslim eder, evlerine dönerlerdi.
Hangi gazeteler buradaydı?
Akşam, Son Posta, Son Saat, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Yeni Sabah, En Son Dakika, Yeni Gazete, Hür Vatan, Hür Gün, Dünya, Tan, adını hatırlayamadığım birçok gazete...
Semtleri de yakındı; Hürriyet tam Cağaloğlu’nda, Milliyet de Nuruosmaniye Caddesi’ndeydi.
Hepsi aynı mahallede olunca insanlar akşamüstleri buluşurlardı. Öğleden sonra gelenler akşamı yapmadan gitmezlerdi. Gerek orada çalışanlar gerek ziyarete gelenler öğle ve akşam yemeklerini Gazeteciler Cemiyeti’nin üstündeki lokantada yerlerdi.
Babıâli’de gece ile gündüz çoğunlukla karışırdı, esnaf lokantalarının yanı sıra iyi lokantalar da vardı.
Hürriyet dışındaki küçük gazetelerde yemek servisi yoktu. Zaten o kadar yerleri yoktu.
Zaman zaman gazetede beğenilmeyen bir haber çıktığında şiddet taraflısı okurlar ziyarete gelirdi.
Bir haber yüzünden kızanlar Genel Yayın Yönetmeni Oktay Kurtböke’yi Cumhuriyet’in giriş kapısında sıkıştırmışlar, gençliğinde güreş şampiyonluğunu kazanan sevgili Oktay, onları tek başına püskürtmüştü.
Öğleleri Dr. Turhan Bozkurt’la birlikte yerdik. Mide rahatsızlığım yüzünden doktor bana her gün perhiz yemekleri gönderirdi. Konyalı’dan başka İstanbul Lokantası vardı.
Akşamları Gar Lokantası da tercih edilen yerlerdendi.
Cumhuriyet’in karşısında Yeni Sabah gazetesi çıkardı, sonra o bina Meydan Larousse’un yönetim yeri olmuştu.
Gazetenin sahibi, değerli konukları için Konyalı’dan yemek getirtirdi. Siyaset dünyasının ünlüleri için...
Herkes bu kadar yakın yerlerde çalıştığı için akşam buluşmaları olağandı, gerçi öğlenleri de buluşulurdu... Orada otel lokantalarına gidilirdi.
Böylece meslektaşlar yakın temaslardaydılar.
Yayınevleri de yakındaydı.
Varlık Yayınevi, Bateş, Metis, İnkılâp, de yayınevi, Altın Kitaplar... Gazete sahiplerini, her zaman olmasa da yayınevi sahiplerini, yöneticilerini görevleri başında bulurdunuz.
1960’lardan 80’lerin sonuna kadar olan zamandan bahsediyoruz... Şimdi her gazete ayrı bir semtte, her yayınevi ayrı bir yerde...
Karşılaşmalar tarihe kaldı.