Güncelleme Tarihi:
İstanbul 9 Şubat akşamı İş Sanat Konser Salonu’nda Yo Yo Ma’yla birlikte dünyanın en büyük şöhrete sahip iki viyolonselcisinden biri sayabileceğimiz Mischa Maisky’yi, piyanist kızı Lily Maisky’yle birlikte ağırlamaya hazırlanıyor. David Geringas veya Natalia Gutman gibi başka kıdemli mükemmel viyolonselciler de var günümüzde ama Maisky’yi meslektaşları arasında hakikaten benzersiz bir yıldız kılan epeyi bir özelliği olduğu söylenebilir.
1948’de Letonya’nın başkenti Riga’da doğan Maisky’nin ilginçtir, ne Riga’da ne de daha sonra yerleştiği St. Petersburg’da esaslı bir viyolonsel eğitiminden geçtiği söylenebilir. Hatta Maisky, eğitim yönünden nerdeyse okullu değil de alaylı bir viyolonselci çıkar karşınıza. Çoğu virtüözün aksine, eğitim sürecinde el yordamıyla yolunu bulmaya çalışan ama müziğe ve çalgısına duyduğu olağanüstü tutkuyla girdiği bu yolda kaybolmayıp dereceye girdiği çok önemli bir yarışmanın da katkısıyla ismini kısa zamanda duyurmayı başarmış biridir o aynı zamanda. Bu, Moskova’da yapılan dünyaca ünlü Çaykovski Yarışması’dır ve 1966’da burada kazandığı altıncılık sayesinde fark edilip Moskova Konservatuvarı’nda Rostropoviç’in öğrencisi olur.
4 yıl gibi hayli uzun bir süre çalıştığı Rostropoviç’le aralarında çok da yoğun bir sanatsal alışveriş yaşandığı söylenemez aslında. Bunda, Rostropoviç’in hocalığa çok az zaman ayırtan o müthiş trafiği rol oynamış olmalı. Yine de bu durum, Maisky’nin bir başına olduğu o yıllarda kendisine çok destek verdiğini söylediği Rostropoviç’i babası yerine koymasına mani olmamış. Bizde pek o kadar tanınmayan ama Rostropoviç’le nerdeyse aynı ölçüde efsanevi bir sanatçı kimliğine sahip olan Piatigorsky’yle birlikte Los Angeles’da geçirdiği süre sadece dört ay ama söylediğine göre, ilerlemiş akciğer kanserinden dolayı ağır hasta olan virtüözle o süre zarfında her günü birlikte geçirmişler. Maisky, o yıllarda kişiliği daha da olgunlaştığı için Piatigorsky’den daha fazla şey öğrenebildiğini söylüyor, Strad dergisindeki makalesinde. Hem Rostropoviç hem de Piatigorsky’den aldığı en önemli dersin, elindeki çalgının, nihai amaç olarak görülmesi gereken müziğe ulaşmak yolunda sadece bir araç olduğunu anladığının altını çizen Maisky, kendisini dünyanın en şanslı viyolonselcisi olarak görüyor. Bizce de bu düşüncesinde haksız değil...
Yalnız, Piatigorsky’yle çalışmaya gitmeden önce Maisky’nin başına o kadar sıra dışı olaylar gelir ki, bunları anlatmadan geçmek olmaz. Kız kardeşi 1970’de İsrail’e iltica edince, zaten gençliğinden beri muhalif görüşleriyle tanınan Maisky şimşekleri iyice üzerine çeker ve tutuklanarak önce hapishaneye daha sonra da çalışma kampına tıkılır. Sovyetler Birliği’ndeki komünist rejim tarafından özgürlüğü 18 aylığına elinden alınan Maisky, serbest bırakılınca askere alınmamak için ilişkilerini kullanarak bir akıl hastanesine kapağı atıp iki ay da orada yatar. Neyse ki kâbus 1972’de sona erer ve Maisky o yıl İsrail’e giderek bu ülkenin vatandaşlığını alıp Sovyet prangasını ilelebet söküp atmayı başarır. ‘Yeniden doğduğum yıldır’ dediği 1972, Maisky’nin Batı’ya ilk kez kapağı attığı yıldır aynı zamanda. Piatigorsky’yle çalışmak üzere Kaliforniya’ya gitmeden önce soluğu Viyana’da alan 24 yaşındaki Maisky, bu şehrin Musikverein adlı dünyaca ünlü salonunda ilk konserini verir.
Maisky’nin yaşamındaki en önemli dönüm noktalarından biri de 1982’de Deutsche Grammophon kayıt firmasının anlaşmalı sanatçısı olmasıdır. 30 yılı aşkın bir süredir bu firma için solo ve orkestralı eserlerden oluşan elliyi aşkın kayıt yapan Maisky’nin diskografisi ‘en çağdaş müzik’ dediği Bach’tan başlayıp 20. yüzyıl romantiklerine kadar uzanıyor ama modern bestecileri es geçiyor. Modernlerle arası hiçbir zaman iyi olmamış çünkü Maisky’nin.
Maisky’nin yorumculuğu tartışma üstü bir konu olmamıştır hiçbir zaman. Çalgısındaki doğal yeteneğine, virtüözitesine hiç kimsenin söyleyeceği tek bir söz yoktur elbette ama iş, yorum alanındaki tercihlere geldiğinde sıkı Maisky taraftarları kadar keskin Maisky karşıtlarını da bulursunuz klasik müzik âleminde. Sanatçının eline aldığı her eseri yoğun bir emosyonellik (duygulanım), yüksek bir tamperaman (enerji) ve geniş bir tempo serbestisiyle yorumlaması, yine bunlarla ilişkili olarak, vibrato (sol elin parmaklarıyla tellerin titretilmesi) kullanımından yana hayli cömert olması, kimi müzikseveri kendinden geçirirken kimi için de sanatçıdan uzaklaşma nedenidir.
Mischa Maisky, piyanist kızıyla birlikte en sevdiği ve en iyi yorumladığı eserlerden birkaçını çalacak İstanbul’da. Kemancı oğlu ve piyanist kızıyla birlikte müzik yapmanın Maisky’nin her zaman için ‘en büyük arzularından biri’ olduğu bilinir. Kimseye benzemeyen bir virtüöz olan Maisky’nin birlikte oda müziği yapmak, resitaller vermek konusunda (kadim dostu Martha Argerich dışında) en fazla kızı Lily Maisky’ye güvenmesinden daha doğal bir şey olmasa gerek.
İkili resitalde; Faure’nin Op. 24 Eleji, Franck’ın La majör Sonat (Viyolonsel-piyano için uyarlaması), Saint-Saens’ın Samson ve Dalila operasından Dalila’nın aryası, Piazzolla’nın Le Grand Tango’suyla Debussy ve Poulenc’in küçük eserlerini seslendirecek.