Güncelleme Tarihi:
Alameti farikası melon şapkası, kamış bastonu. Hep şık...Takım elbiseli, kimi zaman papyonlu. Boyu ne uzun ne de kısa... Tahminen 40 yaşlarında. Çoğunlukla pos bıyıklı. Nadiren sakallı. Cunda ve Ayvalık sahilini yansıtan kartpostallarda sandalın içinden objektife bakıyor. Deniz kıyısındaki Cafe Aman sokağında ise iskemlelere dizilip poz veren taverna müşterilerine sırtını dönüp bir duvara yaslanmış, gözü yine objektifte. Sefa semti panoramik kartpostalında, kumsalın bir köşesinde, bastonuna dayanmış. Aziz Nikolas Manastırı kapısında dört kişi arasından çok uzaktaki objektife görünmek amacıyla bastonunu havaya kaldırıp fotoğrafta kendini işaretlemeyi ihmal etmemiş. Aziz Constantin Şapeli'nin üstünden iç deniz ve adaları gördüğümüz kartpostalda Paris sokaklarından Ayvalık çayırına ışınlandığı hissini yaratacak şekilde bastonuyla vodvil yıldızı pozu veriyor...
Contaxis'in biyografisi henüz gün ışığına çıkarılamadı. Buna karşın üç Ayvalık koleksiyonerinin 2019'da kendi imkanlarıyla yayımladıkları “Yılların İçinden Ayvalık” başlıklı kitapta, Contaxis Serisi başlığıyla, 50 sayfalık bölüm onun kartpostallarına ayrıldı. Çalışmaları toplu olarak kayıt altına alındı.
17 yaşında stüdyo açtı
Önder Aksoy, başta babası olmak üzere ailesinden topladığı eski fotoğraflarla arşivini genişletip 2000'lerin başında “Bir Zamanlar Ayvalık” başlıklı tematik sergiler açarak ilçenin görsel belleğini oluşturmak konusunda da ilk adımları atmıştı.
1970'lerde Aksoy katıldığı sergiler, yarışmalarla taşra fotoğrafçılığının dışına çıkmayı başardı. Sanatçı kimliğiyle ulusal düzeyde alkış aldı. 1979'da, Yeni Fotoğraf dergisinde, Gültekin Çizgen ondan şöyle bahsedecekti:
“Profesyonelliğine amatör heyecan ve yaratıyı ekleyebilen, bunu ısrarla sürdürebilen çok az sayıda kişiden biri olarak tanıdım Önder Aksoy'u Ayvalık'ta. Ülkemizi çok gezmiş, her yöresinden çok çeşit insan, meslektaş tanımış biri olarak söylemeliyim. Taşrada, küçük yerlerde belli bir sanat heyecanını geliştirmek ne kelime, korumak, sürdürmek de çok büyük bir başarıdır. (...) Ayvalık, tüm Ege'nin tarifsiz görününleri ile sanki fotoğraf için kurulmuş bir çekim platosu gibidir. Önder Aksoy ise bu yörenin gerçek bir önderi...”
13 tanık, 185 fotoğraf
Kent belleğini oluşturmak amacıyla iki yıl önce Kültür Yayınları birimini kuran Ayvalık Belediyesi, ilk kitabını 2022 başında yayımlamıştı. Gültekin Emre derlemesiyle “Şiir ve Öykülerde Ayvalık'ı”, Berrin Akın Akbüber editörlüğünde “Ayvalık Tarihi Üzerine Akademik Çalışmalar Seçkisi” izlemişti. İkinci kitabın kapak fotoğrafı Önder Aksoy'un arşivinden alınmıştı. Yeni yayımlanan üçüncü çalışmanın konusu ise kentin görsel belleğini oluşturanlardan Önder Aksoy.
Anılarına, izlenimlerine yer verilen tanıklar arasında Ayvalık kökenli, akademik eğitimli fotoğrafçı Hüseyin Harmandağlı, Aksoy'u anlatırken “kendisini zamanın getirdiği izleri fotoğraflamakla, yaşadığı anın tanığı olmakla ve o anları yarınlara taşımakla görevlendirmişti” diyor. Sonrasında söyledikleri Aksoy'un başarısını açıklarken fotoğraf sanatının hayatımızdaki yerine de ışık tutuyor:
“Hiç tembellik etmedi. Dükkanını kapattı, çıktı fotoğraf çekti mesela. Normal, klasik fotoğrafçı yaklaşımından hemen ayrıldığı yer bu nokta. Karşılığını beklemeden o içsel güdü ve motivasyonla sokaklara çıktı. İnsanları, Ayvalık'ın sokaklarını çekti, binalara çıktı, panoramalar için uğraştı. Sonuçta tüm bu çekimlerle Ayvalık'la ilgili bir bellek oluşturdu. Önder Aksoy olmasaydı cidden o dönemden çok fazla fotoğraf kalmayacaktı. (...) Fotoğrafçılığın moda olmadığı zamanlarda, sokaklarda belge fotoğrafı çekmek çok özel çaba gerektiren bir işti. Sanatsal faaliyet içinde emek verenlerin çabaları çok değerli çabalardı. Önder Aksoy da bu çabanın Ayvalık'taki ismiydi. Kendisi sanat emekçisidir. Karda kışta kıyamette alıp kameranızı sokaklara çıkmak, zamanınızı bu işe ayırmak... Zaman aynı zamanda paradır, hatta artı para harcamaktır. Bunları çekmek, basmak gibi işler de ayrıca ekonomik anlamda ağır yüklerdir. Enteresan bir şekilde bunların o dönemde karşılığı yoktu ve bunu kendisi de biliyordu. Manevi karşılığı vardı.
İnsanı işin içine katıp çalışırdı. Ayvalık sokaklarında Celo vardı mesela. Onun fotoğraf belleği Celo'yu unutturmuyor bize. Diyeceksiniz ki bu adamda ne var? O, Ayvalık sokaklarının önemli bir parçasıydı. Bir sürü fabrikatörden daha önemli. Onu çıkarttığınızda o sokaklar eskisi gibi olmaz, bir şeyler eksik kalır mutlaka. Önder Aksoy onları çekmiş mesela. Ayvalık belleği için o yaşantıların izleri önemliydi. Belli bir disiplinde ve belli bir anlayışta çekiyordu tabii. Bu çekimlerle, tüm belgeciler gibi o anları gelecek zamanlara taşımıştır. Çok değerli bir iştir bu. Keşke daha fazla çekseymiş.
Böyle insanlar olmadığında zaman akıp geçiyor ve ardında iz bırakmıyor. Kendi yaşamlarımızda da gördüğümüz bir şeyi fotoğraflamadığımızda unutup gidiyoruz, hiç yaşanmamış gibi oluyor. Fotoğrafın böyle bir gücü var, anı sonraki zamana taşıyor. O an çektiniz çektiniz, çekemediniz, o akış içinde kaybolup gidiyor. Bu hiç azımsanacak bir şey değil. Basılmış her deklanşörün bir anlamı var. Basılmış, saklanmış, sergilenmiş ya da sergilenmemiş her fotoğrafın çok değerli olduğunu fark ediyorsunuz yıllar sonra. Çünkü gerçek değerine yıllar sonra kavuşuyor bu fotoğraflar. Orada zaten var olmaya devam ederken belki fark etmiyorsunuz ama bir şeyler dönüştüğünde, ona ulaşamadığınız bir an geldiğinde, ona dokunamadığınızda, onu göremediğinizde kıymetlendiğini hissediyorsunuz. Önder Aksoy, Ayvalık'ın o zamanlarının tanığı, bizi geçmişle buluşturan önemli bir sanatçıdır. (...)”
Ayvalık Belediyesi Kültür Yayınları, ilk iki kitabı ikişer bin adet bastırıp okurlara ücretsiz dağıtmıştı. Bu kez kuşe kağıda büyük boy 1500 adet basılan 206 sayfalık kitap 450 lira etiketle satışa sunuldu.