Güncelleme Tarihi:
“Güzel caddeleri, parkları, üniversitesi, kitaplıkları, belediye binaları, zenginliği, kültürü ve halkının zarafetiyle ünlü Ayvalık, Doğu'nun Boston'u gibiydi...”
İşadamı, diplomat Sir Charles Eliot, 1900 yılında Londra'da yayımlanan “Avrupa'daki Türkiye” kitabında, 18.yy'dan 19.yy'a geçiş sürecinde ani ekonomik ve kültürel sıçrama yaşayan Ayvalık'ı böyle tasvir ediyor.
Eliot'ın bahsettiği üniversite, 1803'te dini eğitim amacıyla kurulmasına karşın müfredatında felsefeden astronomiye, resimden heykele pek çok konuya yer veren 600 öğrencili Ayvalık Akademisi. Bu öyle bir eğitim kurumu ki Parisli ünlü matbaacı ailenin üyelerinden A. F. Didot'yu 1817'de davet ediyor ve yardımıyla 1819'da matbaa kurup kitap yayımlıyor. Donanımı Fransa'dan getirtilen fizik, kimya laboratuvarlarına ve geniş bir kitaplığa sahip.
1. Mahmut döneminin Osmanlı coğrafyasını gözden geçirdiğimizde, kültür kentlerine yaraşan erken eğitim hamlesinin öncü konumunu daha net görmek mümkün. Bu düzeyde okullar başkentte bile 1868'de kurulmuş, ilk özel matbaalar ise 1857 sonrasında faaliyete geçmişti.
Travmalar birbirini izledi
Şaşırtıcı kültürel gelişimin ardında erken endüstrileşme, dışa açılma ve zenginleşme başarısı yatıyordu: Osmanlı yurttaşı Midilli Rumlarının 16. yy'da zeytin bahçesine dönüştürdüğü Ayvalık, 19.yy'da İngiliz, Rus işadamlarının dikkatini çekmiş, zeytinyağı ve sabun fabrikaları, üst düzey şaraphaneleri, deri üretim tesisleriyle dünya ticaretine entegre olmuştu. 1867 Paris Fuarı'nda zeytinyağıyla ödül kazanan kasabanın limanına her yıl 2 bin civarında gemi giriyor, yılda 800 bin altın liralık (günümüzde 350 milyon dolar) ihracat yapılıyordu. Dokuz konsolosluğun bulunduğu 30 bin nüfuslu kentteki gelişmeler, zeytin rekoltesi Londra'da yayımlanan The Times gazetesine haber olabiliyordu.
Müreffeh şehrin asude hayatı 19.yy'da savaş, isyan ve komplolarla üç kez sekteye uğradı. Ayvalık 1914'de kısmen, 1821 ve 1917'de tamamen boşaltıldı, yapılar tahrip edildi, halkı sürgüne gönderildi. Rumlar her felaketten sonra dönüp şehri yeniden kurdu. Nihayet 1923'te Lozan Mübadelesi ile dönmemek üzere topraklarını terk etti. Yerlerine Müslüman Midilli, Girit, Balkan göçmenleri geldi.
Müreffeh şehrin 22 bin yeni sakininin, bunca zenginlik içinde, mutlu bir hayata adım atması beklenirdi. Adaletsizlikler birbirini izledi. Örneğin Balıkesir Milletvekili Hulusi ve dönemin kaymakamları kiralama adı altında zeytinliklerin bir kısmına el koymuş, bazı memur ve subaylar 250 civarında evi işgal etmişti. Zeytinliklerin dağıtımı yerel yöneticilerce yavaşlatıldı. Torpillilere fazladan mal verildi. İlgili yerel komisyonun haksızlığa karşı çıkan Bekirzade Fahri gibi üyeleri zorbalıkla susturuldu. Tapular geciktirildi. Açlıkla boğuşan ailelerden 19 bin kişi, 10 yıl içinde kenti terk etti.
Tüm travmaları atlatıp kalmayı başaranlar uzun süre Ayvalık'ı benimseyemedi, eski topraklarına dönüş umuduyla yaşadı. Dağıtım sürecindeki karmaşada zenginleşenler ise malların gerçek sahiplerinin bir gün geri dönebileceği endişesini hep içinde taşıdı. Endişeleri siyasi tutumlarını da belirledi.
Tarihe mimar bakışı
Kentin tarihini 1920'de, ilk kez Ayvalıklı eğitimci Georgios Sakkaris yazmıştı. Mübadele sonrasında yerel tarihçi Kemal Özer'in ilk kapsamlı araştırması 1937'de yerel gazetede yayımlandı. 1948'de Hıfzı Erim “derleyen ve yazan” notuyla “Ayvalık Tarihi”ni yayımladı. Sonrasında kentin tarihi pek çok makaleye, kitaba konu oldu. Metinlerin ortak özelliği Ayvalık'ın “kurucularından kurtarılmasına” odaklanmalarıydı. Ege kıyısında Mübadele öncesinde yaratılan ekonomik mucize, tarıma dayalı erken endüstrileşme, kentlileşme, servetin ateşlediği eğitim hamlesi, kültürel birikim, mimari, resimden edebiyata yerel sanat gibi konular tarihçilerimizi yerel isyanlar kadar heyecanlandırmıyordu...
Neyse ki mimarlar ve edebiyatçılar heyecanlarını kaybetmemişti.
Iskalanan kültürel zenginliği Ege'nin iki yakasında araştırıp yazan ilk Ayvalıklı Ahmet Yorulmaz'dı. “Ayvalık'ı Gezerken” adlı monografisini 1997'den itibaren her baskıda adım adım genişletti. Ancak çok daha geniş açılı bir bakış için 2004'ü beklemek gerekti. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nden akademisyenlerin öncülüğünde kurulan Ege Kültürleri Araştırma Grubu'nun düzenlediği “Ayvalık Kent Tarihi Çalışmaları” konferans dizisi yerel birikimin bilimsel bakışla keşfi açısından milat oluşturdu. Ege'nin iki yakasından uzmanların mimari ekseninde yerel tarih ve kültürü ele aldığı ilk konferansın bildirileri 18 yıldır yayımlanmayı bekliyordu. Nihayet Balıkesir Belediyesi'nce, Prof. Dr. Neriman Şahin Güçhan'ın editörlüğünde yayımlandı.
Kent arşivi kurulacak
Kitapta Doç. Dr. Aliye Erol, anakara yerine adalarda kalmayı tercih eden Pordoselene / Nasos yerleşiminin izini MÖ 5.yy'dan MÖ 2'nci yüzyıla bastıkları sikkelerdeki simgeler üstünden sürüyor. Prof. Dr. Zeki Arıkan'ın üç makalesinden ilkinde, Rikab-ı Hümayûn Kethüdası Halet Efendi'nin “1821 Ayvalık İsyanı”ndaki rolünü öğreniyoruz: Ayvalık'ı saraydan kiralayan eski şeyhülislam Abdullah Efendi'yi kişisel husumeti nedeniyle sürgüne göndertmekle yetinmeyip, gelir kaynağını kurutmak amacıyla komplo kuruyor. Halet Efendi'nin gayreti diğer faktörleri ateşleyip kenti ve halkını felakete sürüklüyor. Sürgüne gönderilen Rumlar, Ege'de zeytinyağı, üzüm, incir üretiminin düşmesi üzerine II. Mahmut tarafından güvence verilerek geriye çağrılıyor, üstelik vergi indirimi uygulanıyor. Arıkan, üçüncü makalesinde, “1909 Hadisesi”ni ele alırken Osmanlı Arşivleri'ndeki bir belgeye atıf yapıyor: “Ayvalık'ta çıkan huzursuzluklar fazla vergi tahsilinden dolayı reaya ile memurların anlaşmazlıklarından kaynaklanıyordu.”
Prof. Dr. Bayram Bayraktar'ın “Osmanlı İmparatorluğu'nun Başkalaşım Sürecinde Ayvalık Şehri”ni ele aldığı makalesinde 1906'daki yerel ihracat-ithalat kalemleri ve miktarları tam liste sıralanırken kültürel hayattan da bahsediliyor. Bir günlük gazete ve 15 günlük bir dergi yayımlanan kentin yönetimince 2400 öğrenci için ayrılan yıllık eğitim bütçesi göz kamaştırıcı: 3500 altın lira, günümüzün değeriyle 1,5 milyon dolar...
Kaan Hayri Köksal'ın 1881-1922 Şark Ticaret Yıllıkları'ndan yararlanarak çıkardığı kent portresinde belediye başkanları, kaymakamlar, konsoloslar, diğer kamu yöneticileri, 44 iş kolunda tüccar ve sanayiciler listeleniyor, yüzyıl dönümünde ekonomik yaşamdaki gelişim istatiksel verilerle ele alınıyor. Bu dönemde kentte diplomatik temsilcilik açan ülkelerden ikisi İsveç ve Norveç. İngiliz konsolosu tuzla işletiyor. Devletin kaçakçılarla mücadelesi sürerken bazı kaymakamlar işbirliği suçlamasıyla görevden alınıyor. Meslek erbabının arasında üç de ressam var... Üç müzik okulu, iki müzik derneği, tiyatro olarak da kullanılan üç müzikli cafe faaliyette. Berrin Akın Akbüber'in 1913 – 14'te Küçükköy'e yerleştirilen Boşnakların zorlu serüvenini ele aldığı makalesinde tanıklıklara da yer veriyor. Çalışkanlıkları, çocuklara karşı şefkatli yaklaşımları, kent altyapısı kurmak konusundaki ustalıkları nedeniyle göçmenlerin Rumları hasım görmek yerine taktir ettiğini bu vesileyle öğreniyoruz.
Prof. Dr. Serap Taşdemir, eğitim hamlesinin Mübadele sonrasında, tek parti döneminde de sürdüğünü örneklerle anlatıyor. Okuma-yazma, Türkçe öğreten kursların finansına halk ve işadamları da destek veriyor. Kültür kurumlarından Türk Ocağı'nın bütçesi belediyenin toplam bütçesinin yarısı kadar. Tiyatro, konser, sergilerle kentte sanat yaşatılıp yaygınlaştırılıyor.
Her iki kitap da belediyelerce ücretsiz dağıtılıyor. Ayvalık Belediyesi kısa sürede ikinci baskıyı yaptı. Ancak kitapları edinmek pek kolay değil. Umarız her iki belediye kitapları en kısa zamanda elektronik ortamda erişime açar. Yayımlanmayı bekleyen Ayvalık bibliyografyasını, sözlü tarih derlemelerini de okura ulaştırır. Ve hepsinden önemlisi bu kitapları mevcut belediye başkanlarıyla geleceğin adayları okur. Geçmişte olmayan kalelerin inşası, rüzgar değirmeni replikaları gibi projeler artık hazırlanmaz. Cennet Tepesi'ne teleferik, Tavuk Adası'na yılan oynatıcılı tesis gibi lunapark turizmi girişimleri rafa kaldırılır. Kruvaziyer limanı hayalleri unutulur. Tarihin ışığında, ortak akılla, kentin kimliğini, doğasını, geleneksel mimarisini koruyup bunlardan uluslararası turizm açısından cazip yeni temalar yaratarak kültür turizmiyle kalkınmanın yolu bulunur.