EGE IŞIK ÖZATAY isik.ege@gmail.com
Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 2021 09:45
Usta sanatçı İpek Duben, 40 yıllı aşan birikimini bir araya getirdiği Türkiye’deki en kapsamlı sergisi ‘Ten, Beden, Ben’de kadına şiddet, göç, aidiyet, toplumsal cinsiyet gibi konuları araştırıyor.
Shakespeare’in dediği gibi “Bütün dünya bir sahne. Kadın, erkek de ancak birer oyuncu”ysa eğer bu oyunun bir kazananı var mı? Ibsen’in Nora’sı, oyunun sonunda ait olduğu yere, evine geri döndüğünde seyirciden neden bu kadar çok alkış aldı? Oysa İbsen, ‘Nora: Bir Bebek Evi’ adlı oyununu ilk yazdığında finalinde Nora’yı kocasına, yani keskin dişleriyle ona gülümseyen topluma başkaldırarak vurup kapıyı çıkan bir karakter olarak yazmıştı. Bu o dönem için ayıptı, imkânsızdı, hiç yakışık almazdı. Bir kadına zencefilli kurabiye yapmak yaraşırdı. Tarihsel süreç boyunca kadının yeri evi olarak tanımlandı. Her sabah kalktı, sildi, süpürdü, pişirdi, yıkadı, derledi, topladı, her akşam yattı rüyalara daldı, sonra aynı güne yeniden başladı. Çünkü yuvayı dişi kuş yapar. Hiçbir sosyal güvencesi olmadan, ay başında yatan bir maaşı olmadan, öğle tatili, sigara molaları, resmi tatili olmadan, yemek fişleri olmadan hiç var olmamış bir hayatı yaşadı durdu.
KADIN CİNAYETLERİ SAYACI
Simone de Beauvoir, “Kadın doğulmaz, kadın olunur” derken belki de tam da bu noktayı işaret ediyordu. Kadın olmak doğal bir gerçek değil, medeniyet tarihinin bir ürünüdür. Yani aslında doğuştan gelmeyen, özünde bulunmayan, sonradan tanımlanan ve kabul edilen bir yaratımdır. Bu kazananı başından belli eşitsiz oyunda, dişi kuşun kanatları koparıldı. Kadın pembe parmaklıklı kuş kafesinde fiziksel ve psikolojik şiddete maruz bırakılırken sessizliğini korur. Çünkü kol kırılır, yen içinde kalır. Bu durum ölüm haberini bir kupürde okuyana kadar devam eder. “Namus terörü”, “Aside bulanan hayatlar”, “Küçük bir yalan iki hayatı yaktı”, “Korkunç intikam” başlığı taşıyan bu
haberler ve daha fazlası, sanatçı İpek Duben’in 40 yılı aşan sanat yaşantısını yansıtan ‘Ten, Beden, Ben’ adlı sergisinin konusunu oluşturuyor.
SALT Beyoğlu’nda izleyiciyle buluşan ‘Ten, Beden, Ben’ sergisi odak noktasına erkek şiddeti ve toplumsal cinsiyet rollerini alırken; yerinden edilme, göç kavramı ve tüketim alışkanlıkları konularını da irdeliyor. Sergi, Duben’in 1980’lerin başında ürettiği resim ve desenlerinden 2020 tarihli ‘Melekler ve Soytarılar’a uzanan bir seçki sunuyor. Ayrıca sergide sanatçı Zeren Göktan’ın 2013 yılında ürettiği ‘Anıt Sayaç’ isimli dijital arşivi de yer alıyor. 2008 yılından günümüze kadar işlenen kadın cinayetlerini kayıt altına alan bu dijital sayaç her gün gazete kupürleriyle birlikte güncelleniyor. Tüm veri Anitsayac.com sitesinden de çevrimiçi olarak incelenebilir.
SALT Beyoğlu’nun giriş katından başlayan sergi, tüm mekâna yayılmış halde. ‘Ten, Beden, Ben’, Şerife ile açılıyor. İzleyiciyi sessiz sedasız, oracıkta karşılayan Şerife, İpek Duben’in kız kardeşinin evine temizliğe gelen bir kadın. Şerife, toplumsal varlığı ve emeği görmezden gelinen tüm kadınları simgeliyor. İpek Duben’in çiçekli, uçuk pembe, pazen elbiseler içinde tanımladığı Şerife, başsız ve bedensiz halde resmediliyor. Şerife’nin tüm boynu bükük, mazbut halinin aksine az ileride izleyiciyi ‘Adele Adam’ bekliyor. Duben’in bir gazete kupüründen yola çıkarak ürettiği çalışması, toplumsal cinsiyet temelli beden temsilleri arasındaki eşitsizliğin altını çiziyor.
İpek Duben’in çokkültürlü sürdürdüğü yaşantısının izleri çalışmalarında gözlemleniyor. 1992 - 2002 yıllarında New York’ta yaşayan sanatçı, buluntu nesneleri, kartpostalları ve küçük oyuncakları sanat eserine dönüştürüyor. Böylece nesneler üzerinden aidiyet, kimlik, göç, yurtsuzluk, özgürlük gibi kavramları inceliyor.
İzleyiciyi serginin üst katlarında parlak ışıklı, çok renkli, aynalarla çevrili bir kumarhane bekliyor. ‘Love Game’ isimli bu yerleştirme aşk ve namus uğruna işlenen cinayetleri rulet masasına taşıyor. Burada izleyici sonuçlarına katlanabilirse seçtiği kadın ve erkeğin üstüne oyun oynayabilir. Oyunun sonunda bir kadının öldürüleceği gerçeği neon ışıkları ve çalan şarkıları korkunç kılıyor.
MÜLTECİLERİN VEDASI
İpek Duben, Londra’daki Victoria and Albert Museum’da Moğolistan’dan İran’a uzanan geniş bir coğrafyadan minyatürleri inceleme fırsatı bulur. Bu inceleme boyalı yüzey, figürün temsili özellikleri ve mekân yapısıyla kompozisyonuna dair gözlemleri üretimini derinden etkiler. Duben, Doğu ve Batı’yı sentezleyen bir kadın olarak duruşunu incelemeye ‘İzler’ ve ‘Kayıt’ ismini verdiği serilerle başlar. Serginin son katını tel örgülerle çevreler ve duvara neonlarla ‘Farewell My Homeland’ yazar. Bu, vatanını terk eden ya da terk etmek zorunda bırakılan tüm mültecilerin vedasıdır...
İpek Duben’in ‘Ten, Beden, Ben’ başlıklı sergisi 3 Nisan 2022’ye kadar SALT Beyoğlu’nda görülebilir.