Güncelleme Tarihi:
Sevgili Ayla Kutlu, sizinle 1991’de ilk kitabım ‘Geceyi Sevmeyen Çocuk’ yayımlandığında, Fatih Erdoğan aracılığıyla tanışmıştık. Bari bir kitabını okuyayım da yazara ayıp olmasın diyerek imzalı olarak armağan ettiğiniz ‘Cadı Ağacı’nı okumaya başlamış ve tam anlamıyla çarpılmıştım. Konu, kurgu ve sözcükler beni etkisine almış, günlerce, aylarca aklımdan çıkaramamıştım. Bakın, 26 yıl geçmiş, hâlâ hatırlıyorum, anlat deseniz anlatabilirim, o kadar yani...
Ardından ‘Kaçış’, ‘Emir Bey’in Kızları’, ‘Tutsaklar’, ‘Islak Güneş’, ‘Sen de Gitme Triyandafilis’, ‘Mekruh Kadınlar Mezarlığı’... Her birinde, ter içindeyken buz gibi bir denize dalmış gibi bedenimi ve zihnimi aniden canlandıran, o güne kadar yarı uyur yarı uyanık bekleyen düşüncelerimi berraklaştıran özgün üslup, şaşırtıcı anlatım gücü karşısında hayranlığımı gizleyememiş, bana kalsa üç sayfada anlatabileceğim bir ifadeyi güçlü sözcüklerinizle bir paragrafta iletebilmenizi kıskanmıştım (hâlâ da kıskanırım!).
Her sözcüğünüzle can evimden vurdunuz. Hele ki tek okumada tadına doyamadığım ‘Kadın Destanı’nı bana ikinci kez okuttunuz ya... Hele ki telefon konuşmamızda destansı anlatımı yakalayana kadar iki yıl boyunca tekrar tekrar silip başlayarak nasıl yazacağınızı düşündüğünüzü söylediniz ya... Nasıl hayran olmasın okurlarınız size?
Çok uzattım, farkındayım. Ama bunları ifade etmeden cumburlop çocuk kitaplarınızla ilgili sorularıma dalmak istemedim. Benim için, okurlarınız için ne kadar önemli olduğunuzu tekrar tekrar söylemek asla yeterli gelmeyecektir.
İlk çocuk kitabınız hangi yılda çıkmıştı, bilmiyorum ama biri çiçekli robotlu bir kitaptı galiba. Kapaktaki robot bile gözümün önünde. Başlığını hatırlamasam da içindeki öyküleri unutmadım. Bir de ‘Başı Kuşlu Çocuk’ vardı, dört öykü kitabı mıydı onlar?
Biraz öncelik, sonralık karışmış... Sen; beş kitaptan oluşan, her kitabın içinde beşer öykü bulunan Çağdaş Çocuk Kitapları dizisinden söz ediyorsun. İlk olduğunu sandığın da ‘Çiçek Elli Robot’tu.
Yetişkinlerin karşısına nasıl ilk olarak romanla çıkmışsam, ‘Merhaba Sevgi’ adlı çocuk romanımla da çocukların karşısına çıktım. Ona birazdan yine döneriz. ‘Başı Kuşlu Çocuk’ bağımsız romandı. Senin de mutlaka yaşamış olduğun gibi dağınık oğlan çocuğundan hareketle yazılmış, ardında kişisel deneyimler bulunan bir çocuk romanı.
Ben de özellikle ‘Merhaba Sevgi’den söz etmek isterim. Engeline rağmen yılmadan hedefine koşan kahramanın azmi karşısında şaşkınlığa düşmemek elde değildi. Eminim benim gibi, ‘Merhaba Sevgi’nin diğer okurları da merak ediyordur. Kimdi o küçük kız? Hayal mi gerçek mi?
Meliha Yılmaz, büyük hukuksal savaşımların ardından tek koluyla büyükbaş hayvanları doğurtmak dahil, tüm tedavileri yapacak nitelikte olduğunu kanıtlamış, gerçek bir hayvan sağlığı uzmanıydı. Hayvan sözcüğünü bir kez olsun ağzına almayan, onlardan “Çocuk, çocuklar” diye söz eden, inanılmaz bir hayvan dostu. Az önce başarısızlığımı anlattığım, okul çağı öncesi kitapların ardından, ilginç ve nitelikli bir veteriner hanımla tanıştım. Bana Abbas adını verdiğim kara kedimi vermişti. Kırk yaşlarında olabilirdi. Tek kolu vardı. “Veterinerlik, bize köpek ve kediler vermek, sahipli küçük ev hayvanlarımıza bakmaktan ibaret değildir” diye söz eden o ‘kocaman yürekli küçücük kadın’ ayrıca hukuk fakültesini bitirip bir de avukat olmuştu.
Hareket noktam; onun küçüklüğünden başlayarak hayvanlarla olağanüstü ilişkisi ve tesadüfen gördüğü bir ineğin doğuramaması yüzünden köylülerinin elinde yavrusuyla can vermesi karşısında, yaşamını hayvanları kurtarmaya vakfetmek istemesi ve bunu başarmasıydı. O güzel yürekli, sağlam kafalı insanı genç yaşında kaybettik. Neyse ki, daha önce ‘Merhaba Sevgi’ yayımlanmıştı. Adına vakıf kuruldu. Ne var ki, destek bulamadığı için şimdi eylemsizce ilgi bekliyor.
Sihirli ikiz kahramanlarınız vardı sizin. Onlar da iki kitaptı diye hatırlıyorum... Yoksa üç müydü? Tamam tamam, ikizler gerçek mi diye sormayacağım tabii ki ama belki de küçük cadılar vardır hayatınızda... O kitaplardaki kahramanlar nerden çıkıp girdi o yaratıcı kaleminize?
‘Harika İkizler’ dizisinden üç ayrı kitap çıktı: ‘İkizlerin Sırrı’, ‘Artık Çok Oldunuz’ ile ‘Zavallı Mideler’. İkiz kızlar ile onların canına okudukları ağbilerinin güldüren serüvenlerini anlatır onlar. Aslında o kitaplar 13 kitap, 26 serüven olarak düşünüldü. Okura sunulmamış 10 kitap daha var. İlk yazım tamam, ikinci bir düzenlemeyi gereksiniyor. Herkesin başına dolanmış bir veya iki cadı kız yok mudur zaten? Bunların bir de sihirli güçleri var, zor sorunları çözmek için. Son yıllarda biraz uzak kaldım çocuk kitaplarına. Arayı kapatırım ama. Çocuklar yeni kitaplar konusunda öyle ısrarcılar ki...
Yapıtlarınızın sayısına ve niteliğine bakılırsa, ‘Mavi Saçlar Pembe Gözler’ adlı kitabınızdaki esin perisi sık sık uğruyor olmalı yanınıza ve belli ki siz onu hiç üzmüyorsunuz. Esin perinizi kaçırmamak ve hep yanınızda tutmak için sizin yönteminiz nedir merak ediyorum?
Ah Sevgili Aytül, keşke dediğin gibi olsa. Bir esin perisi kalmış olsa ve bana gelse... İhtiyacım olduğundan değil, onu yakalarsam, adının çevresinde oluşturulan düş-masalın öyküsünü dinlemek isterim. Sonra da sana memnuniyetle yollarım. Ancak onu görmüyorum. Galiba 20. yüzyıla girmeden önce bizi terk etti. 125 yıldan beri biz onun adını boşuna anıyoruz. ‘Mavi Saçlar Pembe Gözler’, hafiften felsefeye yaslanmış bir çocuk kitabım. Didaktik bir anlatı olmasına karşın bu uyarıyı belirsizce uyarlamak istedim. Çocukların tepkisini çekmemek için bunu yaptım. Ben de didaktik kitaplardan hiçbir zaman hoşlanmadım ama bu kitapta onların ruhlarına dokunmak istedim.
Büyük boy çok renkli bir kitap diziniz vardı, ‘Küçük Sultan’ mıydı? Onu soru soracaktım ki, şunu fark ettim: Çocuk kitaplarınızdaki kahramanların çoğu kız! Bilinçli bir seçim mi bu?
‘Küçük Sultan’ değil, ‘Minik Sultan’ dizisi... Üç kitaptan oluşuyorlar, her biri beşer serüven içeriyor. Elbette kız çocuklarını yazıyorum. Bir oğlum, çocuğum gibi sevdiğim üç kız yeğenim var. Dolayısıyla üç cadının serüvensel ve davranışsal desteği altındayım. Benim için yazılan kitabın adını da unutma: ‘İnsanlığın Öteki Yarısının Yazarı’... Dışlanmış öteki yarıyı, yüceltilmiş yarıya katma çabasındayım. Güzel sorularına, emeğine teşekkürler.
Sevgili Ayla Kutlu, 26 yıldır her okuduğum kitabınızın ardından telefona sarılıp heyecanımı aktarmamı sabırla karşıladığınız, hayata bakışıma Ayla Kutlu olgunluğu kattığınız ve “Savruk yazma” diyen sözcüklerinizi zihnime kazıdığınız için çok teşekkür ederim. Sorulara verdiğiniz yanıtlara ise Hürriyet Kitap Sanat okurları teşekkür borçlu...