Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin kararın ardından sosyal medya hesabından söz ve müziği Yücel Arzen’e ait ‘Ayasofya’ isimli eseri paylaştı. Erdoğan, eserin klibine yer verdiği paylaşımında; “Ayasofya... Rüzgarlar essin kubbende hürriyetin. Ta ezelden sen bizimsin, biz de senin...” ifadelerini kullandı.
NEDEN?
Belki, sadece ‘yapamazsın’ dedikleri için yaptım bu şarkıyı. Bir mekân olarak Ayasofya’yı anlatmaz şarkımız. Mekânla değil o mekâna duyulan arzu ile ilgilenir. Necip Fazıl’ın ‘Ayasofya Hitabesi’ni, Büyük Doğu’sunu hatırlayınız, Sezai Karakoç’un ‘toplam doğu’ fikrini. İşte bizler, şarkıda söylediği gibi; “Zedelenmiş insanlık gururumuzu yeniden ayağa kaldırmak isteyen bizler; toplandık!”
EZEL, FETİH VE MÜZE...
Ayasofya, elbette önce paganların, sonra bilmem kaç yüz yıl sene Ortodoks Hıristiyanların mabedi olmuş. Bunu hiç reddetmemişiz ki; Ayasofya ismini hiç değiştirmemişiz! Bunun ne demek olduğu hakkında birazcık düşünsek anlayacağız, istila ne, işgal ne, fetih ne!
Bizim, İstanbul Müziğimizin büyük üstadı (ustaların ustası) Zaharya’nın mabedidir Ayasofya... Ama aynı zamanda minarelerinden (ki; bilerek ve tercih edilerek birbirine hiç benzemez bu minareler…) beş vakit okunan ezanlarıyla Hamamizade İsmail Dede’nin de mabedidir...
İşte o yüzden “Taa... ezelden beri bizimdir!”
Sadece biz Ayasofya’yı almadık. Ayasofya da biz aldı... O yüzden “sen bizimsin, biz de senin”dir... Fetih budur işte... Kabul ettirmek değildir fetih! Kabul olunmaktır!
Bu düşüncelerle Ayasofya vicdanı hür her kişinin kanayan yarasıydı. “Dı” diyorum; çünkü artık geçti. Artık bitti!
Aydınlanma (rasyonalite) “tehlikesiz” hale getirmek istediği hemen her düşünce ya da kavramı müzeleştirir Onu bir zaman’a ve mekâna hapseder. Günahlar dışında bir an’a ve dolayısıyla zamana hapsolmak, İslam ontolojisinin zaman algısına ters. Ayasofya müze olamazdı. “Ben bir müze değilim” dedi 86 yıl ve ancak duyuldu sesi...
NASIL?
Yaklaşık bir aydır üzerinde çalışıyorum. Fikrime destek veren önce TMSF başkanın Sayın Muhittin Gülal ve Dr. Alpaslan Baki Ertegin’e teşekkür ederim. Elbette Mustafa Şen’e... Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Sayın Prof. Dr. Fahrettin Altun’a özellikle teşekkür ederim. Ama asıl büyük teşekkür Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a olmalıdır. O paylaştı ve duyurdu sesimizi... Onun hatırlattığı cesaretle artık susmayacak ve daha gür çağıracak Afikalı Hz. Bilal’in torunları.
9 DİLDE SÖYLENDİ