Güncelleme Tarihi:
Yıl 1951, Attilâ İlhan 26 yaşında. İlk kitabını yayımlamış, dönemin en önemli ödüllerinden CHP Ödülü’nü kazanmış, heyecanlı bir şair ve yazar adayı. Hukuk fakültesinde okuyor ama aklı fikri edebiyatta. Sürekli okuyor, şiirler, romanlar yazıyor, polemiklere katılıyor. Siyasete de bulaşmış. Gerçek gazetesinde yazıyor. Siyasi faaliyetlerde bulunuyor ki bu faaliyetleri başının derde girmesine neden olacak.
Bir yandan da aklı Paris’te. Bir yolunu bulup yeniden gitmek istiyor. 1949 yılında ailesini de ikna ederek, kardeşi Cengiz İlhan ile birlikte ilk kez Paris’e gitmişler. Tadı damağında kalmış. Orada yaşamak istiyor.
Kendisinden iki yaş küçük kardeşi Cengiz’le ilişkileri bir ağabey-kardeş ilişkisinden çok, yakın arkadaş ilişkisi. Cengiz İlhan, İstanbul’da hukuk fakültesini bitirdikten sonra İzmir’e dönmüş. Avukatlık yapmaya başlamış. Ama edebiyatla da ilgili. Şiir, öykü yazıyor. Yani iki kardeşin ortak ilgileri var. Kardeşlik, aile bağları yanında sıkı bir şekilde arkadaşlık ettikleri de anlaşılıyor. Birbirlerinden gizli saklıları yok.
İki kardeş bir arada değilse, farklı kentlerdeyse sık sık mektuplaşmışlar. Bu mektupların varlığını ise hoş bir tesadüf ve bu tesadüfün doğurduğu bir kitap sağladı.
Altı-yedi yıl kadar önce bir hurdacıda Attilâ İlhan’ın, kardeşi Cengiz’e yazdığı mektuplar bir tomar halinde bulunuyor. Sonra da Kaynak Yayınları’na ulaşıyor. Bu mektuplar şimdi bir kitap oluşturmuş. ‘Hayatımın Şiirini Yaşıyorum’ üstbaşlığını taşıyan kitaba ‘Kardeşime Mektuplar’ adı verilmiş. Ama gerek yayınevinin notunda gerekse Enis Batur’un kısa önsözünde belirtildiği gibi Attilâ İlhan’la Cengiz İlhan’ın ilişkisi kardeşten de öte bir dostluk ve kader birliği.
ŞİİRLERİNİN YAZILIŞ ÖYKÜLERİ...
Attilâ İlhan mektuplarını kendine has güzel el yazısıyla ya da daktiloyla yazmış. İyi bir düzenlemeyle kitapta mektupların asıllarına ve zarflara da yer verilmiş ki bu gerçeklik duygusunu da artırıyor, olayı iyice sahicileştiriyor.
Mektupların yazıldığı 50’li yılların başı, Attilâ İlhan’ın yaşamöyküsünde İstanbul-İzmir-Paris üçgeni olarak anılır. İlk mektuplarda Attilâ İlhan İstanbul’dadır. Yaşadıklarından, Şükran Kurdakul gibi bazıları İzmirli ortak arkadaşlardan söz eder. Bu yarı bohem yaşantının içinde uzayan üniversite öğrenimi nedeniyle babasına yük olmamak için lise öğrencilerine ders vermek gibi çalışmaları da gönül işleri de vardır. Yakın dost saydığı kardeşine, karşı cinsle ilişkilerini de anlatır. Attilâ İlhan’ın yaşamı ile ilgili birçok ayrıntıyı öğreniriz.
Ama mektupların esasını Attilâ İlhan’ın kendi hayatı ile ilgili aldığı kararlar, yaşamını, hedeflerini belirleme çalışmaları oluşturur. İyi bir şair ve yazar olmanın yanında bir düşünce adamı, bir aydın olarak da Türkiye’nin kültür ve siyaset yaşamında yer almak arzusundadır. Bu hedefle kendisini yetiştirir. Sürekli okur. Bu okumalardan çıkardığı hayat derslerini kardeşiyle paylaşır, ona öğütler verir, fikirlerini tartışır.
Mektupların önemli bölümü de Attilâ İlhan’ın yazmakta olduğu eserler hakkında verdiği bilgiler, görüşler ve örneklerden oluşuyor. Kitabın girişinde yer alan ‘Bir, Üç ve Beş’, ‘Kötü Aşk Şiiri’ gibi tamamlanmış şiirlerini paylaşmakla kalmaz, ‘Sisler Bulvarı’, ‘Pia’ gibi şiirlerin yazılış öykülerini de anlatır. Attilâ İlhan’ın edebi olarak esas ilgi alanında ise roman vardır. Seyahat yazılarından oluşan ‘Abbas Yolcu’yu kaleme alırken ilk romanları ‘Sokaktaki Adam’ ve ‘Zenciler Birbirine Benzemez’in planlanış ve yazılış öykülerini okuruz. Yazma sürecinde romanın yapısında yaşanan değişimleri de içtenlikle kardeşi ile paylaşır ki bu bölümler Attilâ İlhan’ın edebi yaşamını, yazma anlayışını inceleyecekler için bizzat yazarın ağzından önemli bilgiler içeriyor.
Paris’e gidiş kararını alması ve nihayet uzun bir yolculukla oraya ulaşması yeni bir evre hayatında. Paris başlı başına değişim demek. Kendi ayakları üzerinde durmak, hayatını kurmak yaşamının önemli bir bölümünü oluştursa da okumayı ve yazmayı hiç ihmal etmiyor. Kardeşine okuyup yazdıklarından bol bol söz ediyor.
HER MEKTUBU BÄ°R EDEBÄ° ESER
Attilâ İlhan, Paris’te yaşarken Türkiye’deki edebi çevrelerle bağını koparmamış. Edebiyat hayatındaki yaşamı yakından takip etmekle kalmıyor, sürekli yeni çalışmalarını dergilere ve gazetelere yollayarak kendi edebi faaliyetini de sürdürüyor. Belki de Türkiye’dekinden daha fazla üretken.
Paris’te, şiirlerinde adları ya da lakaplarıyla andığı arkadaşlarıyla buluşuyor. Cengiz İlhan’ın da tanıdığı bu arkadaşlarla yaşananlar da mektupların konusu. Tabii yine aşklar var. Sürdürülemeyen aşklar bir sorun olarak mektuplarda yer buluyor. Dostlukların ve aşkların şiirlere nasıl yansıdığını da izliyoruz.
Mektup hem bir haberleşme aracı olarak hem de edebi tür olarak hayatımızdan çıkalı çok oldu. Attilâ İlhan’ın mektuplarını okurken bu eksiği bir kez daha hissedecek okurlar. Usta bir yazar olarak bu haberleşme aracını ne kadar maharetle kullandığını ve her mektubunu birer edebi eser haline getirdiğini görüyoruz ‘Kardeşime Mektuplar’da. Attilâ İlhan’ın yaşamöyküsünden önemli bir zaman dilimini onun kaleminden öğrenirken, bir şairin nasıl yetiştiğine, ne büyük emekler verdiğine de şahit oluyoruz. Attilâ İlhan’ın en bohem zamanlarında bile nasıl bir disiplinle kendini yetiştirdiği ve sürekli ürettiğini görmek özellikle genç şair ve yazar adaylarının kitaptan önemli dersler çıkarmasını sağlayacaktır. ‘Kardeşime Mektuplar’ hızla keyifle okunan ve çok şey öğrenilen, yaşam dersleri çıkarılan bir kitap.
KARDEŞİME MEKTUPLAR Â
HAYATIMIN ŞİİRİNİ YAŞIYORUM
Attilâ İlhan
Kaynak Yayınları, 2021
230 sayfa, 30 TL.
Â