Atlas Dağı’nın eteğinde Turgut Uyar tartışması

Güncelleme Tarihi:

Atlas Dağı’nın eteğinde Turgut Uyar tartışması
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2022 14:37

Erhan Altan’ın, Turgut Uyar üzerine, Tomris Uyar’la yaptığı söyleşi 2000-2002 arası iki yıl sürmüş. Ama bir oturumda yapılmış gibi bir solukta okunuyor ‘Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım’.

Haberin Devamı

Yaşar Güneş’le, Afşin’de, Atlas Dağı’nın eteğindeki evimizin bahçesinde, ay ışığında, Turgut Uyar’ın şiirini konuşup tartıştığımız bir gece vardır. Yıl, 1986; haziran veya temmuz. Tarihi hatırlıyorum, ‘Büyük Saat’i yeni almıştım çünkü. O yıllarda, aldığım kitaplara, o günün tarihini düşerdim; baktım: “22.03.1986, Turhan-Ank”. Toplu şiirler, aslında Can Yayınları’ndan 1984’te yayımlanmıştı, ancak iki yıl sonra alabilmişim. Kredi Yurtlar’dan aldığım krediyle okuyordum, ikinci sınıftayken Rotary Kulübü’nden de burs verilmişti. Zeytin-ekmek yemeye devam etmiş, ilk beş ayın bursunu biriktirip daktilo almıştım; Ulus’tan, 42 lira. Unutmam. Bilgisayar gibi değildir daktilo, yazar olabilme kudretine sahip olanın, hayalinden vazgeçmediği bir vesile nedendir. Daktilo, yazdığınızı dünyevileşmiş metin haline getirir. ‘Büyük Saat’, bekleyebilirdi; ama zaten daha önce Karacan Yayınları’ndan çıkan ‘Toplu Şiirleri 1’ ile ‘Kayayı Delen İncir’ ve Bilgi’den çıkan ‘Divan’ mevcuttu bende.

Haberin Devamı

Yarın dergisine gidip gelirdim. Bir keresinde elimdeki kitapların içinde, ‘Toplu Şiirler 1’ de vardı. Murat Yetkin, Yarın dergisinin yönetim kadrosundaydı ve biz gençlerle, işçi sınıfı sorunları konusunda ilgilenirdi. O gün bir terslik oldu. Bana, “Sen Afşin Elbistan Termik Santralı’nda çalışan işçilerin sorunlarını ne kadar biliyorsun?” mealinde bir soru sordu. Bilmiyordum. Bürodan çıkarken, elimdeki Turgut Uyar kitabını işaret ederek “Bir daha o burjuvayı buraya sokma” demişti. Anlamıştım. Türkiye’de, güncel siyasal gerilime uygun bir şiir her zaman yazmaya çalışılır ama şiirimizin gövdesi oradan bağımsız gelişir. 1986’daki gecede, işte bunları konuşuyorduk Yaşar ile. Nasıl aşacaktık. O gece, ay, Atlas Dağı’nın gölgesini üzerimize düşürürken, hangimiz söyledi hatırlamıyorum, muhtemelen Yaşar söyledi, dedi ki: “Turgut Uyar’ın şiiri su gibi ve biz elimizle tutmaya çalışıyoruz.” Uyar’ın kurduğu tinsel evrenin, o yıllarda kültürel dünyamızda henüz karşılığı yoktu.

Turgut Uyar’ın şiirini, tıpkı İkinci Yeni şiirini olduğu gibi, ete kemiğe büründürüp anlaşılır hale Orhan Koçak getirdi. Ama 2000’li yıllarda. O, elimizle tutamadığımız bu şiiri, bir tasın içine, tutulabilir bir şekilde yerleştirdi. Murat Belge, bir yerde Koçak’ın bu çalışması için “Tahmin” demişti. Şiir, vücuda gelmiş olması vesilesiyle burada, şimdide yer alır fakat neye delalet ettiği henüz açık değilse o zaman, o şiir, anlam bakımından şimdi ve burada değildir. Tahmin, yapan kişi bakımından el yordamı demektir ama hakkında olan şey bakımından olası yazgı anlamına gelir.

Haberin Devamı

Erhan Altan’ın, Turgut Uyar Üzerine, Tomris Uyar’la yaptığı söyleşi iki yıl sürmüş: 2000-2002. Ama bir oturumda yapılmış gibi bir solukta okunuyor. Bu türden çalışmalar, şairin eşiyle, çocuklarıyla yapılan röportajlar, o şairin şiirinden çok biyografisiyle ilgilidir. Şairin kendisiyle yapılan bir söyleşi olsaydı, o başka bir şey olurdu. Tomris Uyar, herhangi bir eş değil kuşkusuz, bir yazar; ama söylediklerinin poetik bir değeri yok. Eleştirel sorunlara da yol açabilir. Sözgelimi... İlk okuduğumda da takılmıştım; Turgut-Edip dostluğundan bahsederken değindiği bir ayrıntı var Tomris Hanım’ın: “Bir yerde oturup keyifle garsonlarla konuşabilen -garsonlarla, halktan insanlarla konuşmayı ikisi de çok severdi-.” İlginçtir halk derken verilen örneğin ‘garson’ olması. Garson, halktan biri değildir, size hizmet eden biridir.
Özel hayatın ayrıntılarına ilişkin ilgi, aslında bir avam duygusudur. Merak anlamakla ilgilidir, meraklı olmak başkalarının sırlarına vâkıf olmayı arzulamak demektir. Biyografi, söz konusu kişinin sırlarının ifşa edilmesi değil, badireyi nasıl atlatıp başarılı olduğunun araştırılmasıdır. Şairin karısıyla, çocuklarıyla söyleşi fikrinden, o şairin biyografisini yazabilme aşamasına varılmalı.

Haberin Devamı

KİTAPTAN...
- Nasıl kızardı kızdığı zaman, şiddetli mi olurdu?
- Bana karşıysa çok şiddetli. Başkasına karşı çok şiddetli değil, hayır.
- Birden kızıp sonra yumuşayan bir insan mıydı, yoksa kalır mıydı?
- Uzun süre kalan bir kızgınlık.
- Kinci miydi?
- Değil, kinci değil ama geri dönmeyen… Yani yaptığı haksızlığın içinde şu kadarcık haklılık olsa onda ısrar eden tiplerdendi. Hiç bana göre değil, ben hemen kabul ederim yanlışımı.
(s. 17-18

----
-Daha sonra belki alkole biraz yükleniş… Sanki temelde kendine ve hayata dair bir hayal kırıklığı var gibi. Bunun temeli ne olabilir sizce?
-Aksiyon adamı olmamak. Militan ve aksiyon adamı olmamak. Çok açık.
-Nasıl açık?
(s. 18)

Haberin Devamı

----
-Anneyle bir derdi var; anne en çok onu seviyor, farkında değil. Annesi ölene kadar bunu anlamadı. Annesi neredeyse öleceği sırada anladı annesinin kendisini ne kadar çok sevdiğini.
-Nasıl anladı?
-Çünkü sadece Turgut’a baktırıyordu kendisini; her şeyiyle onun ilgilenmesini istiyordu, o gelmeden yemek yemiyordu artık.
(s. 45)

----
-Kendi hastalığının siroz olduğu teşhisini çok önceden koymuştu. Daha doktora falan gitmeden koymuştu; yani belirtilerden yola çıkarak, kendi bunu biliyordu.
-Ne kadar süre önce oluyor bu?
-E, ölümünden bir sene önce aşağı yukarı. Fakat bir şey yapmaya niyeti olmadığı için doktora gitmedi, sonuna kadar direndi. Ve gittikçe zayıfladı tabii, artık vücut hiçbir şey kabul etmiyordu.
(s.59)

Haberin Devamı

Atlas Dağı’nın eteğinde Turgut Uyar tartışması
BEN KOŞARIM AŞAĞLARA, KOŞARIM -
TOMRİS UYAR’LA TURGUT UYAR ÜZERİNE SÖYLEŞİ
Söyleşi: Erhan Altan
İş Bankası Kültür Yayınları, 2022
96 sayfa

BAKMADAN GEÇME!