Güncelleme Tarihi:
Yıllar geçse de üstünden bazı kalemler hep o ilk tadıyla kalır hafızalarda. Her yazdıklarında geçmişten gelen tadı yeniden hatırlatırlar okura. Susanna Tamaro bu yazarlara en iyi örnek. ‘Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’ kitabıyla tüm dünyada tanınan yazar, ardı ardına yazdığı tüm kitaplarda aşkı ve aşkla hayatımıza giren her şeyi yüceltmeye devam etti. ‘Büyük Bir Aşk Hikâyesi’ adlı kitabında da aynı yolu izliyor ama farklı duraklara uğrayıp aşkın içine ebeveynliği, hayattan beklentileri, varoluşu, fedakârlığı katıyor. Aşkın sınırlarını, daha doğrusu sınırsızlığını tartışıyor Tamaro.
Genç bir kaptan ile devrimci, maceraperest bir öğrencinin 1970’lerde başlayıp günümüze kadar süren çalkantılı aşkı ‘Büyük Bir Aşk Hikâyesi’. Tamaro’nun alameti farikası yani sıradan insanların hiç sıradan olmayan hayatlarını anlatırkenki ustalığı bu kitapta da karşımıza çıkıyor. Genç kaptan dörtte bir soylu bir ailede büyümüş, tek asiliği babasının mesleği yerine denizi seçmek olmuş, pek çok insanın fark etmeyeceği sadelik, hatta sıkıcılıkta bir hayat yaşayan biri. Tam da 70’li yılların sonunda Pire-Venedik hattında kaptanlık yaparken genç bir kızla karşılaşıyor. Ve bu tanışma onun hayatının rotasını tamamen değiştiriyor. Genç kız ise kaptana göre çok daha çalkantılı denizlerde büyümüş, kendi hayatının efendisi olmak için çabalayan, kalıpları reddeden, maceracı ve devrimi her konuda yaşamak isteyen bir karakter. Tamaro, birbirlerine taban tabana zıt bu iki karakterin aslında nasıl da birbirleri için yaratıldıklarına okuru daha ilk satırdan ikna ediyor. Ancak kaptan ile devrimci kızın bunu anlamaları biraz daha uzun sürüyor. Ama nihayetinde ikisi de yüreklerinin götürdüğü yere gidiyorlar.
SONSUZA KADAR MUTLU YAŞANIR MI?
Peki ya sonra? Hep merak ederiz aslında filmin sonundan sonra olanları. Esas oğlan ve esas kız binbir badirenin ardından kavuşurlar ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar mı? Ya da mutluluk nedir? İşte bu soruların cevabı var bu kitapta. 30 yıldan fazla sürmüş bir aşk hikâyesi onlarınki. Bu süre içinde yaşadıkları iniş çıkışlar, kayıplar, mutsuzluklar, acılar, çocuklarıyla yaşadıkları sınavlar, hiç kurcalamadıkları sırlar nasıl yansıyor ilişkilerine? “İki insan birbirini gerçekten severse hayatın onlara çıkardığı tüm tuzaklardan el ele vererek kurtulabilirler” diyor Tamaro. Onların ilişkisiyle anlıyoruz ki aşk uzun bir yolculuk. Bu yolculukta dümende iyi bir kaptan olunca tüm fırtınalardan çıkmak kolay oluyor. Hayat ne kadar acımasız davransa da iki insan inanırsa birbirine acılar çekilebiliyor ve umut her zaman yaşayabiliyor. Bir umut kitabı ‘Büyük Bir Aşk Hikâyesi’. Aşkın mucizesini anlatan bir roman.
Elbette başka duraklara da uğruyor. Kahramanların ebeveynleri ile olan ilişkilerini sorguluyor uzun uzun. Sonra da onların ebeveynliğini... Madalyonun iki tarafına da geçiyor yazar. Eleştirirken eleştirilen olmanın kaçınılmaz kaderiyle yüzleştiriyor kahramanları. İdealleri sorguluyor uzun uzun. Dünyanın hızlı değişimiyle tuzla buz olan hayalleri anlatıyor. Kapitalizmin insafsız yumruğu altında ezilen eşitlikçi ve özgür dünya ideali uğruna savaşanların yenilmişlik duygusuyla kendilerini hapsettikleri küçük sığınaklara uğruyor. Ve nihayetinde kaderin önüne çıkardığı acılar ne kadar büyük olursa olsun elini hiç bırakmadan tutan, tüm yolculukta önünde ya da arkanda değil yanında yürüyen biri varsa insanın umut etmeye devam edebildiğini söylüyor Tamaro. Aslında yaşadığımız bu uğursuz süreçte tam da ihtiyacımız olan duyguyu veriyor.